18. KAYIP

54 7 10
                                    

   Burnuma dolan steril ortam kokusu bilincimin yerine geldiğini kanıtlıyordu. Kolumdaki serumun acısını hissediyordum. Daha rahat nefes alabilmem için entübe edilmiş bir şekilde yatıyordum. Gözlerimi kısık açabildiğimde beyaz ışıklar gözlerimi yaktı. Yanıma gelen tanıdık adım seslerini duydum. Etraf henüz buğuluydu. Yüzüme doğru eğilmiş yüz gayet netti. Ya da ben onun her zerresini ezbere bildiğim için öyle gelmişti. Gözlerimi ışığa alıştırıp biraz daha açtım.

"Lisa, bebeğim. Nasıl hissediyorsun?" Gözlerine bakarken biraz kendimi dinledim.

"İyiyim." Elim karnıma gitti.

"Ama karnımda sancı var. Hem de çok fazla." Bir şey biliyormuş gibi omuzları düştü. Oda kapısı açıldı ve içeri kadın bir doktor girdi. Beyaz önlüğünün altında yine beyaz gömleği ve mint yeşili bir pantolonu vardı. Siyah ince topuklu ayakkabı giymişti. Gözündeki yuvarlak gözlükler ona entelektüel bir hava katıyordu. Otuzlu yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim kadın çok dikkat çekiciydi.

"Merhaba, ben Doktor Chloe. Siz de Lisa Bennet öyle değil mi?" Yalnızca başımı sallamakla yetindim.

"Uyandığınıza göre iyisiniz. Hamile olduğunuzun bilgisini aldım. Sancınız var mı?" dedi.

"Çok fazla." dedim elim hâlâ karnımdayken.

"Açık olalım." Eliyle gözlüğünü düzeltti.

"Hamileliğin başındasınız. Bebek bir aylık bile değil ve zayıf. Etkisinde kaldığınız zehirli gaza dayanamamış olabilir. Tahminimce rahme tutunamamasıyla da ilgili. Çok sancınız var çünkü düşük yapma tehlikesiyle karşı karşıyasınız." Daha yeni uyanmışken bunları duymak ağır gelmişti. Düşük tehlikesi mi? Yani daha yeni alıştığım bebeğim düşebilir miydi? Gözlerimin dolmasına engel olamadım.
  
Doktor odadan çıktığı an hissettim. İçimden kopmuştu. Bu kadar erken olmalı mıydı. Gerçi biten seruma bakılırsa üç saate yakın buradaydık. Biten serumun iğnesini söküp attım. Ağzımdaki şeyi de çıkardım.

"Victor, beni biraz yalnız bırakır mısın?" Kafasını iki yana sallayarak reddetti. Üzerimde hastane elbisesi vardı ve onu batırmak istemiyordum.

"Lütfen." dedim dolan gözlerimle.

"Yalnızca on dakika. Sonra geleceğim." dedi ve çıktı. Yataktan kalkıp lavaboya yöneldim.
  
Daha düşmemişti. Ama kanamam vardı. Belki de düşmüştü. Fark edemeyeceğim kadar küçüktü. Kendimi berbat hissediyordum. Beceriksiz hissediyordum. Bir bebeğe sahip çıkamayacak kadar aciz hissediyordum. Yatağa yatıp yüzümü yastığa gömdüm. Yüksek sesimi kısan yastık gözümden akan yaşları da emiyordu. Kendimi durdurmadan ağladım. Daha erken düşse belki üzülmezdim ama ona alışmıştım. Ben kendimi anne olmaya hazırlamıştım. İçimden kopan minicik parça için ağlamamı sürdürdüm. Kalbim acıyordu. Daha onunla hayal kurmaya bile başlamamıştım.
  
Yastığa gömülüp ağlamamı sürdürürken kapı açıldı. Dediği gibi on dakika sonra gelmişti. Omzumu tutup beni kendine çevirdi. Dolmuş gözleri kızarmış gözlerimdeydi. Yatakta yanıma oturdu. Bende onun gibi oturdum. Gözlerimden hâlâ yaşlar süzülüyordu. Kafamı omzuna gömdüm. Titreyen omuzlarım beni ele veriyordu.

"Özür dilerim." dedim. Kollarımı tuttu.

"Bana bak." dedi sakin sesiyle. O da üzülmüştü ama burada kahrolan biri vardı zaten. Gözlerine zar zor bakabilmiştim.

"Bu konu hakkında bir daha özür falan dileme. Senin suçun olmadığını ikimizde çok iyi biliyoruz. Üzülebilirsin ama kendini suçlama. Tamam mı?" Sol gözünden bir yaş aşağı doğru kaydı. Gözümle onu takip ettim. Elimi yanağına koyup baş parmağımla akan yaşı sildim.

BEKLENMEDİK (+18) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin