Derin bir nefes alarak kucağındaki kardeşine bakan Ozan uyuduğunu görünce yanında telefonuyla ilgilenen adama seslendi yavaş bur sesle.
" Serhat." Hızla bakışlarını çocuğa ve kucağındaki kıza çeviren Serhat, küçük kızın uyuduğunu görünce gülümseyerek telefonunu kenara bırakıp yerinden kalktı. Sakin bir şekilde Ozan'ın üzerine eğilip küçük kızı kucağına alarak iki kardeşin odasına ilerledi.
Küçük kızı dikkatlice yatağa yatırıp, üstünü de örttükten sonra kapıyı aralık bırakarak odadan çıkıp tekrar salona yöneldi. Ozan, Melek'in uyumasına fırsat bularak izledikleri animasyon filmi değiştirip macera filmi açmıştı.
Odaya Serhat'ın girdiğini görünce elindeki kumandayı sallayıp konuştu.
" İstediğin başka bir şey varsa değiştirebilirim."
" Hayır, izleriz bunu. Çay? Kahve?"
" Bira."
" Hayır, o zaman çay içiyoruz." Koltuğun üstünden atlayan Ozan mutfağa giden adamın peşine takılıp konuşmaya başladı.
" Ya istemiyorum ben çay. Hem bira içsek ne olacak ki?"
" Eve içki sokmuyorum, içersem de dışarıda içiyorum. Ki evde küçük bir kız varken hiç sokmam o içkiyi eve."
" Mantıklı mantıklı konuşman hiç adilce değil. Ama Melek uyudu, bir kerecik içsek bir şey olacak değil ya."
( Neler neler yapacağım ben sana, dur sen.)
" Ozan, küçüksün oğlum sen olmaz." Omuzlarını düşüren Ozan ayağını yavaşça yere vurup konuştu." 19 yaşında bir bireyim ben, ne küçüğü." Şuan Serhat'ın gözünde küçük bir çocuktan farksız olduğundan habersizdi Ozan. Derin bir nefes alarak geriye dönüp Ozan'a bakan Serhat başını salladı.
" Sadece bir şişe." Hızla aradaki mesafeyi kapatan Ozan sıkıca Serhat'a sarılıp yüksek sesle konuştu.
" Süpersin."
" Sessiz ol çocuk, prenses uyansın istemeyiz."
" Tamam hadi gidip alalım biraları." Başını sallayıp geri çekilen Serhat kapıya ilerlerken konuştu.
" Sen bekle ben hemen alıp geleyim. Melek evde yalnız kalmasın." Evden çıkan adamla yerinde zıplayarak içeri giden Ozan filmi başlatarak izlemeye başladı.
Yaklaşık yirmi dakika sonra Serhat elinde poşetlerle gelmiş ve direkt mutfağa geçmişti. Hemen Serhat'ın yanına koştu.
" Yavaş ol başın ağrıyacak."
" İyiyim Serhat. Ama bu sürekli tetikte olmaların beni daha da kötü yapıyor." Dudağına hayali bir fermuar çekerek susan Serhat, Ozan'ın kendisini gülümseyerek izlediğinden habersiz bir şekilde bir şeyler hazırlamaya devam etti.
" Hadi şunları içeri götür." Hazırladığı tepsiyi Ozan'ın elinde tutuşturan Serhat da tepsiyi alarak içeri geçen Ozan'ın ardından elindeki iki bira ile içeriye geçti.
Hevesle tepsinin içindeki çerezleri sehpaya koyan Ozan küçük bir çocuk gibi koltuğun üzerinde bağdaş kurarak oturmuş Serhat'ı bekliyordu.
Ozan'ın yanına oturduktan sonra şişenin kapağını açarak Ozan'a uzatan Serhat, çocuğun önce şişeyi incelemesini sonra da koklayıp yüzünü buruşturmasını izledi. Fakat kendisine belli etmemek için Serhat'a göz ucuyla bakmış daha sonra da kafasına dikmişti.
Hızla öne atılarak şişeyi indiren Serhat, Ozan'ın suratını şekilden şekle sokup dilini çıkarmasını izledi.
" Salak çocuk. İçilir mi öyle bir anda."
" İçilmez mi?"
" İçilmez tabii. Al sakin iç şunu." Şişeyi aldıktan sonra bir süre içmeden sadece Serhat'ı izleyen Ozan daha sonra onun gibi içmeye çalışmıştı.
Çok geçmeden Serhat ilk şişesini bitirirken Ozan ise ona yetişmek için hızlı içmeye çalışmış ancak aniden bulanan midesi ile daha fazla zorlamadan yavaş yavaş içmeye başlamıştı ancak çoktan çakır keyif olmuştu bile.
Komik bir şey olmamasına rağmen kıkır kıkır gülüyor, televizyonda çıkan reklamları sanki çok ilginç bir şeymiş gibi izliyordu. Ve tüm bunları yaparken çok tatlı olduğundan habersizdi.
" Serhaat."
" Efendim oğlum?" Kafasını yana eğerek dudakları büzülmüş bir şekilde masumca konuştu Ozan.
" Ben güzel miyim?"
" Çok güzelsin." Serhat farkında olmadan çocuğun etkisinde kalarak derinden konuşmuştu. Ancak dediği şey yalan değildi. Ozan, Serhat'ın gözünde küçük, masum ama çok tatlı ve güzel bir çocuktu.
" O zamaan." Elinde tuttuğu bitmiş şişeyi farkında olmadan sesli bir şekilde yere attıktan sonra Serhat'ın şaşkın bakışlarına aldırmadan bacaklarını iki yana açarak Serhat'ın kucağına oturdu Ozan.
" Peki ben bebek miyim?"
" Minik bebeğimsin sen." Gülümseyerek başını sallayan Ozan daha sonra başını Serhat'ın omzuna yaslayarak uyuma moduna gecti. Fakat yerinde rahat edemeyince kıpır kıpır hareket etmeye başlamıştı.
Ancak kucağında oturduğu adamı çok zor durumda bıraktığının farkında değildi.
" Ozan... Dur." Dişleri arasından konuşan adam ile olduğu yerde durup şaşkınca Serhat'a baktı.
Ne olmuştu ki şimdi?
" Ama rahat edemedim." Dudaklarını büzerek konusan çocuk ile Ozan'dan etkilenmesinin ve içkinin de etkisiyle gözleri, Ozan'ın dudaklarına kaymıştı.
" Ozan.."
" Efendim?"
" Bugün olanları yarın hatırlar mısın?"
" Evet ama niden ki?" Bir anda cevap vermeden Ozan'ı ensesinden tutarak kendine çeken Serhat dudaklarını birleştirip öpmeye başladı Ozan'ın kirmizi dudaklarını. Ozan ise şaşkınca ne yapacağını bilemeyerek oturduğu kucakta kalmış fakat daha sonra küçük küçük karşılık vermeye başlamıştı.
Serhat'ın bir eli Ozan'ın sırtında dolaşırken diger eli ise geri çekilmesinden korkar gibi ensesine baskı uyguluyordu. Ozan ise Serhat'ın omuzlarına tutunurken yavas yavas da sakallarını oksuyordu.
Ozan'ın duraksamaları ile nefessiz kaldığını fark ederek geri çekilen Serhat, Ozan ile alınlarını birleştirerek nefeslerinin birbirine karışmasına izin verdi.
" Unutma." Serhat'ın küçük bir çocuk gibi çıkan sesiyle birlikte şefkatle dolan Ozan ufak bir şekilde gülümseyerek konuştu.
" Unutmam ama uzaklaşma."
" Uzaklaşmam." İkisi de gülümseyerek tekrar dudaklarını birleştirerek birbirlerine sert ve kısa bir öpücük verdikten sonra ayrıldılar.
" Hadi bebeğim uyumaya."
" Ama.."
" Yok ama falan. Sarhoş oldun zaten sen."
" Sen kendine bak be."
" Senin dilin uzumaya başladık bak." Ozan, Serhat'ın kucağında birlikte kaldıkları odaya ilerlerken diger yandan da Serhat'a cevaplar veritordu.
Tabii ki altta kalmayacaktı.
Ayrıca atacağı tribi de unutmamıştı. O tribi atacaktı..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reis -Gay
General FictionÜlkücü reis Serhat ve tüm zorluklara rağmen ayakta kalmayı başarıp kardeşine bakan Ozan...