Yorgun gözlerle önündeki tabakla oyanayan Ozan kendisine seslenen kardeşi ile kızarık gözlerini kardeşine çevirdi.
" Abi hasta mı oldun sen?"
" Galiba meleğim."
" İstersen bugün gelme." Aslında bu Serhat için bir öneri değildi, kalmasını istiyordu ve kesinlikle bugün yanında götürmeyecekti. Ozan'ı dinlenmesini istiyordu.
Bilmem anlamında dudaklarını büzen çocukla birlikte başını sallayıp konuştu Serhat.
" Kesinlikle bugün benimle gelmiyorsun." Saatine bakan Serhat, sütünü bitirmeye çalışan küçük kıza döndü.
" Hadi prenses birazdan servisin gelecek." Cümlesi biter bitmez dışarıdan duyulan korna sesiyle, Melek sandalyesinden kalkmadan abisine sarılarak yanağına bir öpücük kondurmuştu." Lütfen çabucak iyileş abicim." Gülümseyerek aynı şekilde kardeşine sadece sarılan Ozan her ne kadar o bal yanaklarından öpmek istese de hastalığı küçük kıza bulaştırmak da istemiyordu. Zaten yeni yeni iyileşmiş ve düzelmişti.
Melek'i servise bırakıp içeri yönelen Serhat, öksüren ve nefesi kesilen çocuğu görünce hızla yanına gidip sırtından destek vererek doğrultup masadaki sudan içirdi. Suyu içince kendine gelen çocuk ile yanındaki sandalyeye oturup konuştu.
" Hadi hazırlan hastaneye gidelim."
" İstemiyorum, gerek de yok zaten. Çok değil iki gün sonra geçer." Emin olmayan gözlerle Ozan'a bakan ama daha sonra başını sallayıp onaylayan Serhat yerinden kalkıp masayı toplamaya başladı. Hali olmayan Ozan ise bu duruma itiraz etmeden yardım etmeye başladı. Masayı ve mutfağı toplayan Serhat sandalyede oturup kendisine yorgun gözlerle bakan çocuğu süzdü.
" Evde temizlik, yemek gibi şeyler yapmaya kalkma. Ev zaten temiz ve yemeği de ben gelirken dışarıdan söylerim. Tamam?" İstemese de başını sallayan Ozan ile kapıya ilerleyen Serhat kabanını ve ayakkabısını giyip Ozan'ın ateşini kontrol edip son kez tembihledikten sonra evden çıktı.
Selda acil bir işi çıkarak izin almıştı ve Ozan bugün evde yalnız kalacaktı. Serhat her ne kadar yanında kalmak istese de bugün önemli bir toplantısı vardı ve fabrikanın hissedarları olarak kendisi de bulunmak zorundaydı.
Sıkıntıyla fabrikaya geçen Serhat, içindeki huzursuzluk ile çatık kaşlarıyla girmişti içeriye. Onun sinirli olduğunu fark edenler ise geriye çekilerek seslenmemişlerdi. Biliyorlardı ki Serhat sinirliyse ve daha da sinirlenirse kıyamet kopardı.
Kapıyı çarparak odaya giren Serhat ile bugünün zor geçeceğini anlayan Faruk bir şey demeyerek dosyalara tekrar döndü.
Sinirle yerine oturan Serhat aynı sinirle dosyaları incelemeye başladı. Faruk ise herhangi ters bir şeyde müdahele etmek için, Serhat'ı yatıştırmak için, arkadaşını kaçamak bakışlarla kontrol ediyordu.
Saatler sonra toplantıya girmiş ve güzel donuclarla çıkmışlardı fakat Serhat'ın icındeki huzursuzluk hâlâ gitmemiş akdine daha fazla çökmüştü yüreğine.
" Faruk bugün erken çıkacağım ben, sen halleder misin burayı?"
" Tamam çık sen zaten bir şey yok burada. Toplantı da iyi geçti, git sen." Başını sallayarak fabrikadan çıkan Serhat arabayı çalıştırmadan önce Ozan'ı aradı ancak aramayı uzun tutmadan tekrar kapattı.
Cevap vermediğine göre uyuyordu ve eğer uyanık olsaydı açardı muhakkak. Hem zaten eve gidiyordu ve Ozan gördüğünde tekrar kendisini arardı.
Aniden kalbine çöken ağırlık ve kesinleşen nefesleri ile zar zor arabayı kenara çekip telefonunu eline aldı. Bir şey olmuştu. Hissediyordu kötü bir şey olmuştu. Endişeli bir şekilde Canan'ı arayan Serhat, açılan telefonla birlikte kardeşinin nefes nefese ve ağlamaklı sesini duyunca hızla arabayı çalıştırdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reis -Gay
Ficción GeneralÜlkücü reis Serhat ve tüm zorluklara rağmen ayakta kalmayı başarıp kardeşine bakan Ozan...