On üç

17.5K 1.4K 214
                                    

"Nasıl benim haberim olmadan böyle bir şey yaparsınız lan, olay gecesi okulda bile değildi o çocuk!"

Panikten eli ayağı titreyen Alpay komiser, daha önce Fıratı bu kadar öfke dolu görmediği için nasıl cevap vereceğini bilemedi.

"Başkomiserim, tehdit mesajları onun adına kayıtlı olan bir telefon numarasından atılmış. O da bir şüpheli, ne yapsaydık?"

Elini sertçe masaya vurduğunda karşısındaki adam korkudan sıçramıştı. "Bak hala cevap veriyor!" Alpay bakışlarını mahçupça kaçırınca derin bir nefes aldı Fırat sakinleşmeye çalışarak. Kim bilir Emir ne haldeydi. "Çocuk nerede? Aldınız mı ifadesini?"

"Yok, göz altına aldık. İfade için sizi bekliyorduk." 'Hasbinallah' der gibi yukarı baktı Fırat.

"Çocuğu evden polis eşliğinde alırken beklemiyorlar, ifade almak için bekliyorlar." Alpaydan ses çıkmayınca tehdit eder gibi işaret parmağını ona doğru salladı. "Şimdi gidiyorsun, o çocuğa dokunmadan onu benim odama getiriyorsun. Bak sakın dokunmayacaksın, duydun mu beni?"

Hızla başını sallayıp odadan çıkınca Fırat odasının içinde sabırsızlıktan volta atmaya başladı. Kim bilir Emir ne kadar korkmuştu orada, ağlamaktan gözlerinin kızardığından
emindi.

Birkaç dakika sonra odasının kapısı tıklanınca hemen kapıyı açtı. İlk gördüğü şey kızarmış yeşil gözler olunca özlemle yüzünü buruşturdu. Emir ellerini önünde birleştirmiş, titreyen dudaklarıyla Fırat'a bakarken Fırat Emir'in soğumuş elini tutarak içeri doğru çekti.

"Gidebilirsin Alpay," dedi imalı bir ses tonuyla. Cevabını beklemeden kapıyı suratına kapatınca arkasından bir hıçkırık sesi duydu. Anında arkasını dönünce Emir'in yüzünü saklayarak ağladığını görüp iç çekti.

"Gel buraya," diye mırıldandı dayanamayarak onu kendine çekerken.

"Ben hiçbir şey yapmadım." Hem ağlıyor, hem de kendini açıklamaya çalışıyordu.

"Önce bir sakin ol bakalım," diye fısıldadı titrek bir nefes alırken. Onu bu halde görmek canını yakıyordu.

Bir süre sonra hıçkırıkları iç çekişlerine dönünce Fıratın kollarından çıktı Emir.

"Neden şüpheliymişim?" Yaşlı olduğu için parlayan gözleriyle alttan alttan Fırat'a bakınca Fırat kendi alnını onun alnına yaslayarak gözlerini kısa bir süreliğine kapattı.

"Gel, şöyle oturalım." Onu odasındaki koltuğa oturttuktan sonra tam önüne, yani sehpanın üzerine oturarak iki elini tek eliyle tuttu. Dizleri birbirine değiyordu. "Hocanın yaralandığı gece, kiminleydin? Okulda olmadığına dair bir şahidin var mı?"

Kafasını onaylamazca salladı Emir dolu dolu gözleriyle. "Akşama kadar tek başıma mekanda ders çalıştım, sonra da eve geldiğimde herkes uyuyordu. Kimse beni sabaha kadar görmedi yani."

Nefes alırken kalbine giren sancıyı görmezden gelerek Emir'in ellerini okşadı.

"Tamam, sorun değil," diye mırıldandı sorun olduğunu bile bile. Oturduğu sehpanın üzerindeki kağıdı alarak Emir'e gösterdi. "Şevval hocanın telefonuna bu numaradan tehdit mesajları gelmiş, o gece de otoparka istediği parayı götürmek için gitmiş zaten. Bu numara senin adına kayıtlı."

Okuduğu telefon numarası tanıdık gelirken hemen Fırat'ın beklentiyle bakan kara gözlerine baktı. "Bu benim eski numaram, telefonumla birlikte çaldırmıştım eski okulumda."

"Hah, güzel!" diye cevap verdi heyecanla. "Umarım buraya gelip telefonum çalındı diye şikayette bulunmuşsundur."

Emir suratını asarak kafasını sağ sola sallayınca Fıratın da yüzündeki hafif gülümseme kaybolmuştu.

"Fırat, çıkar beni buradan lütfen.." yalvarır gibi konuşunca Fırat Emirin yanaklarını kavrayarak kafasını kendi yüzüne doğru yaklaştırdı ve sonra dudaklarını alnına bastırarak derin bir öpücük kondurdu.

"Çıkaracağım yavrum," diye fısıldadı dudaklarını alnından çekmeden. "Bulacağım bir yolunu, seni bırakmam burada."

-

"Yarın görüşürüz," diyerek arkadaşlarının yanından ayrılan Sarp, köşeyi dönünce anında kendini duvara yaslanmış ve boğazı sıkılmış bir şekilde buldu. Karşısında birkaç gün önce kendisini hırpalayan adamı görünce sertçe yutkundu, hala yaraları tam olarak geçmemişti.

"Şimdi sana bir soru soracağım, sen de senden beklenmeyecek bir şekilde adam gibi bana cevap vereceksin. Anlaşıldı mı?" Sakin sesiyle konuşunca Sarp istemsizce titredi. Tuttuğu boğazı biraz daha sıkarak acıyla inlemesini sağladı. "Aksi taktirde yüzündeki geçmeyen yaraları tazelerim."

Sarp korkuyla kafasını aşağı yukarı sallayınca geri çekilerek ellerini boğazından çekti. Emir ona telefonunu Sarp'ın çaldığından şüphelendiğini söyleyince soluğu burada almıştı.

"Emir'in eski telefonunu sen mi çaldın?"

"Ben bir şey yapmadım!" Panikle arka arka gidince Fırat kolundan sertçe kavrayıp gitmesine engel oldu. Kolunu bırakıp suratına bir yumruk atarken öfkeli olduğundan dolayı bütün gücünü kullanarak vurmuştu.

"Kaybedecek bir saniyem bile yok şerefsiz, anlat ulan!" Bir yumruk daha atmak için kaldırdığı elini Sarp konuşunca geri indirdi.

"Tamam, dur," diye mırıldandı ağlak bir ses tonuyla. Korkudan nefes nefese kalmıştı. "Ben çalmıştım."

"Ne halt yedin o telefonla? Sen mi attın lan mesajları?" Yakasına yapışarak onu sarstı ama Sarp'ın korkmuş ve şok olmuş ifadesinden anladığı kadarıyla bu konu hakkında bir bilgisi yoktu.

"Ne? Ne mesajı," dedi panikle. "Ben aynı gün telefonu kapatarak Emir'in ceketinin cebine geri koymuştum. Yemin ederim, sadece birkaç mesaj silip geri koydum hemen! Mesaj falan atmadım ben!"

Kafayı yemek üzere olan Fırat artık ne yapması gerektiğini bilmiyordu, sanki köşeye sıkışmış gibi hissetti.

Emir'i aklayacak bir bilgiye ihtiyacı vardı ama o bilgiye nasıl ulaşacağını gerçekten bilmiyordu. Bütün oklar Emir'in suçlu olduğunu gösterse de inanmak istemiyordu, Emir böyle bir şey yapacak bir çocuk değildi.

Özellikle de sabah 'Bırakma beni burada' diye yalvarırken...

BIRAKMA BENİ -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin