On yedi

18.3K 1.4K 270
                                    

"Böcü!" Eliyle örümcek adamı ısıran örümceği gösterirken kafamı salladım.

"Evet evet, o bir böcek." Annemler giderken peşlerinden ağladığı için onu oyalama işi yine bana kalmıştı. Gözüm gibi baktığım çizgi romanlarımı yere sermiş Mira'nın yırtmasını bile göze almıştım artık susması için. Susmak bilmemişti bu sefer.

Şimdi de oturmuş her gördüğü şeyi bana göstererek onay bekliyordu benden. Onu onayladıkça da sevinçle el çırpıp sayfaları değiştiriyordu.

"Mama." Bu sefer gördüğü ağaçlara mama deyince kafamı onaylamazca salladım. Ağaçları kocaman brokoli olarak görmekten vazgeçemiyordu çocuk. Babam küçücük çocuğun psikolojisini bozmuştu, ne zaman acıksa önünde brokoli buluyordu çünkü.

Neymiş efendim, sağlıklı beslenmenin yaşı olmazmış.

"Bu mama değil, bu ağaç." Ne dediğimi anlamadığı için boş boş gözlerime baktığında gülerek yanaklarını sıktım.

"Oyobo!" Yanaklarını sıktığım için ne dediğini anlamamıştım. Geri çekildiğimde heyecanla camı gösterdi ve ayağa kalktı. "Ayaba!"

Fıratın arabasını görünce ben de birden heyecanlanıp ayağa kalktım ama hızlı kalktığım için Mira korkup yere düşmüştü.

"Ay!" Korkuyla kucağıma aldım onu. Ağladı ağlayacak gibiydi suratı. "Bak kim gelmiş, aa Fırat gelmiş."

Ağlamasın diye zıplata zıplata kapıya götürdüm ve zile basmadan kapıyı açtım. Elindeki poşetleri tek eline almaya çalışırken kapıyı açtığımı duyup kafasını kaldırdı.

Göz göze geldiğimizde bakışları anında kucağımdaki Mira'ya çevrildi, sonra gülümseyerek poşetlerden birini açarak içinden bir oyuncak ayı çıkardı.

"Al bakalım." Mira anında kendine uzatılan ayıyı eline alırken gülerek kulağını ısırdı. Onu yere indirince halının üzerine oturarak yeni ayıcığıyla oynamaya ya da güreşmeye başladı.

Onu kendi haline bırakarak Fıratın boşta kalan elini tutup içeriye doğru çektim. "Hiç gerek yoktu," diye mırıldandım kollarımı beline sararken.

Az önce Miraya yaptığım gibi yanaklarımı sıktı. "Köfte ekmek sever misin?"

Köfte ekmek sevilmez mi ya.

"Bayılırım," diye konuştum yanaklarımı ellerinden kurtardıktan sonra. Elinde kalan poşeti bana uzatınca elinden alarak mutfağa ilerledim. "Mirayı da getirir misin?"

Mutfak masasına poşeti koyup içindeki ekmekleri çıkarttım. Dolaptan yoğurt çıkartıp bir kaba biraz aldım, sonra da suyla karıştırıp hafif tuz attım. Köfte ekmek ayransız olmazdı, evde de ayran olmadığına göre iş başa düşmüştü.

Fırat kucağında Mirayla mutfağa girince onu tezgahın üzerine oturtup bacaklarının arasına girdi düşmeyeceğinden emin olmak için.

"Ee, ne yaptın bugün arkadaşınla?" Sanki ilgilenmiyormuş gibi Mira'ya şebeklikler yapıyordu. "Anlat bakalım."

"Kahve içtik," diye mırıldandım yaptığım ayranı cam şişeye doldururken. "Söylemiştim zaten."

"Başka bir şey yapmadınız yani." Ben 'cık'layınca kafasını salladı sadece. Mira'yı mama sandalyesine oturtup yanıma geldi ve yemeğimizi yemeye başladık. Karnım çok aç olduğu için hızlı hızlı yiyordum. Ayranımdan bir yudum alırken bana şaşkınca bakan Fırat dikkatimi çekti.

"Kırmızı et yiyemeyen birisi için köfteyi baya seviyorsun." Kaşlarım çatıldı.

"Köfteye kırmızı et mi diyorsun yavrum?" Muzip bir sesle konuşunca kahkaha atarak arkasına yaslandı. Benim tavuğumu et yerine koymadığı zaman gibi konuşmuştum.

BIRAKMA BENİ -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin