On bir

19K 1.4K 366
                                    

Sorduğum sorudan sonra boş boş gözlerime baktı bir süre, sonra cevap vermeye bile tenezzül etmeden arkasını dönerek restoranın çıkışına doğru yavaş adımlarla yürüdü. Telaşla onu takip ederken sormamam gereken bir soru sorduğumu düşünerek kendime lanetler okuyordum.

O önde, ben arkada aynı yavaşlıkta dışarı çıktık. O arabasının kapısına yaslanarak bir sigara çıkartıp yaktığında yanına geçerek ben de onun gibi sırtımı yasladım. Sessizce sigarasını bitirmesine beklerken kaslı ve damarlı kollarından gözlerimi alamıyordum. Kolunu her kaldırdığında gözüme sokuyor gibiydi sanki.

Düşünceli bir tavırla boş boş karşıya bakıyordu, bu yüzden konuşmamayı tercih ettim. Sanki sessizliği bozsam boğazıma yapışacakmışım gibi hissediyordum. Bana karşı her zaman nazik olduğu için bu soğukluğu beni biraz huzursuz etmişti.

Bütün cesaretimi toplayarak ona doğru döndüm ve arabaya yan bir şekilde yaslanarak dudaklarımı araladım. Sessizlik sıkıcı olmuştu artık.

"Sen benimle uğraşmaktan sıkıldın mı?"

Sesimi duyunca irkilerek bana döndü. Varlığım ayrı, sorum ayrı şaşırtmıştı.

"Nasıl yani?"

"Şey işte. Hani ilk önce intihar ederken kurtardın beni, sonra dövülüyordum kurtardın, sonra ağladığımda bana destek olup sarıldın, şimdi de şu kusma meselesi. Seni yoruyorum, değil mi?"

Dudakları yukarı doğru kıvrılırken sonunda bana bir tepki verdiği için sevinmiştim.

"Saçmalama," dedi gülümseyerek. "Zorunluluktan yapmıyorum ya, seninle ilgilenmek hoşuma gidiyor."

Söyledikleriyle resmen eridiğimi hissedince otuz iki diş sırıtarak kafamı omzuma doğru yatırdım.

"Benimle ilgilenmek hoşuna mı gidiyor?"

İlk başta tereddütle baksa da, sonra kafasını aşağı yukarı sallayarak bana doğru yaklaştı. "Başın sıkıştığında çalacağın ilk kapı olmayı seviyorum."

Ben ölüyorum o zaman?

Sanki az önce aşk itirafı almışım gibi bayılacağımı hissettim, heyecandan bacaklarım titriyordu.

Bakışları saçlarıma değdiğinde yine onları elleriyle taramak istediğini anlayarak kafamı ona doğru eğdim.

Sırıtarak hemen elini kaldırdı. O benim sarı saçlarımı okşayarak arkaya doğru tararken, ben de ona hayran hayran bakıyordum.

Saçlarımdaki ellerini sürterek enseme, ensemden de belime indirdi ve hafifçe bastırdı.

"Gidelim mi, güzelim?" Hızlı atan kalbimin farkında olup olmadığını bilmiyordum, çok yakındık ve duymaması imkansız gibi bir şeydi.

Kafamı hafifçe salladım. Üşümüştüm zaten, hava soğuktu. Gidebilirdik.

Belimdeki elini çekerek bir adım gerilediğinde, titreyen bacaklarımı hareket etmeye zorlayarak arabanın arkasından dolanıp arabaya bindim. O da binip motoru çalıştırdığında cebimdeki telefon çaldı. Annem arıyordu. Hemen açtım.

"Efendim anne?" Fırat araba kullanırken ara sıra kafasını bana çeviriyor, beni yoklayıp tekrar yola bakıyordu.

"Oğlum, nerdesin?" Sesi aceleci geliyordu.

"Eve geliyorum şimdi," diye cevap verdim. "Bir şey mi oldu?"

"Baban rahatsızlandı, şimdi hastaneye gidiyoruz. Sana haber vermek için aradım." Arkadan babamın sessiz inlemelerini duyunca yüzüm buruştu. Babam çok sık böyle hasta olurdu ve halsiz olduğu için çok acı çekerdi. Kendine gelmesi için de bir serum takmaları şarttı. Yoksa iyileşemiyordu.

BIRAKMA BENİ -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin