Yirmi beş

15.1K 1.4K 283
                                    

"Eyvallah Mehmet usta, uzun zaman sonra iyi geldi bir köfte ekmek."

Yaşlı adam yorgun bir gülümsemeyle cevap verdi. "Afiyet olsun oğlum."

"Furkan ne yapıyor, okulda mı?"

Furkan'ı görmeyeli daha uzun süre olmuştu, en son Emir'le tanıştığı o meşhur gün görmüştü o küçük çocuğu. Yine Mehmet ustayı ara sıra görmüştü ondan sonra.

"Evet, okulda. Daha dün seni soruyordu zaten 'Fırat abim niye hiç gelmiyor' diye. Özledi seni."

Dolaptan bir ayran alırken dudakları yukarı doğru kıvrıldı. "Ben de özledim, bir akşam geleyim de göreyim." Başka müşterileri olduğu için Fırat adamı daha fazla oyalamak istemeyerek masalardan birine oturdu.

Emir'le konuşmalarının üzerinden bir hafta geçmişti. İlk başlarda kendisinden ayrıldığı için ona kızgın olsa da biraz mantıklı düşününce onu anlayabiliyordu. Babasıyla tam olarak nasıl bir konuşma yaptıklarını bilmese de tahmin edebiliyordu, Emir zorunda kalmasa kendisinden ayrılacak bir çocuk değildi.

Bu yüzden onu rahat bırakmaya karar vermişti. Her şey onun istediği gibi olacaktı, Fırat aşkından ölüp geberse de Emir görüşmek istemiyorsa görüşmeyeceklerdi.

Bir saniye olsun aklından çıkmayan Emir'i görmek için birkaç kez okul çıkışına gitmişti, Levent'in arabasıyla. Sırf Emir kendi arabasını tanımasın diye.

Yani, birkaç gün derken, geçen haftanın her günü gitmişti işte. İyi mi değil mi merak ediyordu.

Her gittiğinde, güle oynaya Giray denilen o adamla gittiğini görmek onu deli etse de yapabileceği hiçbir şey yoktu. Sonuçta artık hiçbir bağları kalmamıştı. Tıpkı birkaç ay öncesi gibi, birbirlerine yabancılardı.

Yine de onu bu kadar mutlu görmek gururunu kırıyordu, bu kadar çabuk mu unutmuştu yani Fırat'ı?

Şimdiye kadar ona neden kısa bir sürede bu kadar fazla bağlandığını sorgulamadığı için kendine şaşırıyordu. Demek ki bunu farketmek için ayrılmaları gerekiyormuş.

Sonuçta üç ay öncesinde Emir'i tanımıyordu bile.

Günler hızlı geçtiği için o meşhur büyük sınava bir ay bile kalmamıştı artık. Emir'in ne kadar çok stres yaptığını tahmin edebiliyordu, çocuk ders çalışırken kendinden geçiyordu ve yemek yemeyi bile unutuyordu bazen. İstediği puanı almak için kendini tüketeceğini biliyordu.

Şimdi ise, Ankara'dan onu görmeye gelmiş abisini bekliyordu.

Fırat hiçkimsenin telefonunu açmadığı için, abisi çareyi yüz yüze konuşmak için buraya gelmekte bulmuştu.

Fırat'a ulaşamayınca Ela'yı arayıp geldiğini söylemişti, Fırat'a haber vermesi için. Ablası sayesinde her zamanki köftecide buluşmak üzere sözleşmişlerdi abisiyle ama o hala ortalıklarda yoktu.

"Selamün aleyküm," diyerek omzuna sert bir yumruk atan abisini duyunca irkilerek ayağa kalktı.

"Ve aleyküm selam." Nasıl davranması gerektiğini bilemeyerek ayakta dikilince abisi Ferhat gözlerini devirerek kollarını açtı.

"Gel lan buraya." Fırat'ı ensesinden tuttuğu gibi çekti kendine ve sımsıkı sarıldı ona. Eskiden bile bu kadar yakın olmamalarına rağmen çıkan haberlerden sonra onun bu kadar sevgi dolu davranması Fırat'ı oldukça şaşırtmıştı doğrusu. Ama şu an sorgulayamayacak kadar bu ilgiye muhtaç olduğu için onun bu sarılışına karşılık verdi.

Sarıldığı abisinin omzunda saatlerce ağlamayı bir saniyeliğine aklından geçirsede kendi fikrine yüzünü buruşturarak geri çekildi.

Bu kadar mı güçsüzsün Fırat?

BIRAKMA BENİ -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin