TARİH: 19.10.2019
Soğuk kanlılığını korumaya çalışıyordu, dışarıya her ne kadar belli etmemeye çalışsa da onu esir almaya çalışan endişenin varlığından haberdardı Feryal İren. Elinde tuttuğu birkaç kâğıt demecini toparlamaya çalışıyor bir yandan olanları düşünüyordu. Yıldırımlar, konağının odasında yanan loş ışıkların odayı aydınlatmasına yardımcı oluyordu. Yılın en fırtınalı sonbahar günüydü sanki. Ne dışarıdaki fırtına hafiflemişti ne de Feryal İren 'in zihnindeki fırtına.
"Ne yapmayı düşünüyorsunuz?" sorusu duyuldu odadaki adamların birinin ağzından.
Feryal İren başını elindeki kağıtlardan kaldırdı. Gergindi, odadaki birçok insan onun bu haline ilk kez şahit oluyordu.
"Henüz bilmiyorum. Bu konunun dillenmemesi için elinden geleni yap. Kimse öğrenmemeli özellikle de..."
Cümlesini tamamlamadı, tamamlamasına gerek de yoktu. Herkes, bu odada bulunan herkes, kimden bahsettiğini anlamıştı. Dışarıdaki havanının kasveti yavaş yavaş odaya hâkim olmaya başlıyordu.
"Elbette, Bunun için elimden geleni yapacağım. Şehirdeki tek bir insan bile bu durumu bilmeyecek." Dedi, odadaki adam. Sesinde belirgin bir kararlılık, net bir kendinden emin oluş taşıyordu.
Duyduğu sözlerin ardından elinde tuttuğu kağıtları bıkmışçasına masaya bıraktı ve iki elini de masaya koyarak derin bir nefes aldı Feryal, bu olanları o da beklemiyordu; şaşkındı. Masanın arkasından çekilerek odadaki cama doğru yürümeye başladı. Cam fırtınanın coşturduğu denize bakıyordu. Kızgın dalgalar dalga kıranlara sertçe çapıyor ve etrafa yayılıyorlardı.
"Görevim sizin güvenliğinizi sağlamak, bilmenizi isterim ki iç güdülerim ve tecrübelerim bu şehirde kalmamanızı söylüyor. Siz ve ailenizin güvenliği için."
Yutkunarak ve tedirgince söylenen sözlerdi bunlar. Feryal işittiğinde bu fikrin doğruluğuyla yüzleşmişti. Gerçi işitmesine gerek de yoktu, kendi düşünceleri de bu şekildeydi.
"Haklısın." Dedi Feryal İren.
"Aklınızda bir yer var mı?" diye sordu adam.
Feryal İren yüzünü camdan çekmeden bütün ciddiyetiyle dalgalara bakmaya devam etti. Ciddi ve kararlı yüz ifadesi ile odadakilere dönük olan sırtını çevirdi ve onlarla yüz yüze geldi tam o anda bir yıldırım tüm ışıltısıyla odanın içine doldu.
"Atlanta." İsmi döküldü dudaklarının arasından ve isimle paralel olarak gökyüzünde bir yıldırım belirdi.
Odaya dolan sonsuz bir ışık ve kuvvetli bir gök gürültüsü....
TARİH: 20.11.2019
Güneş gecenin esaretini yenip bir kez daha doğdu.
Çalar saat tok ve delici sesiyle odayı çoktan esir almaya başladı. Bu sese tepki vermemek için bir sağır olmak gerekirdi. Buna rağmen Hira ne uyanmak ne de çalar saati susturmak için bir çaba göstermeme konusunda kararlıydı. Odanın kapısı nazikçe açıldı ve hafif topuklu ayakkabılar yavaş adımlarla odada ilerlemeye başladı. Anlaşılan Hira'nın uyanabilmesi için bu sesten daha fazlasına ihtiyacı olduğunun farkına varılmıştı.
"Hira! Artık uyanma vakti. Kalkman gerekiyor."
Hira sesi duymuş muydu emin olamadı; başı yorganının altındaydı. Koca yatağı paylaştığı üç adet yastığın tekine sarılmıştı, diğer iki yastık ise ne yazık ki yataktaki yerlerini gece kaybetmişlerdi. Veya belki de sesi duydu ama bunun bir rüya olduğuna kendisini inandırarak uykusunda kalmaya devam etti. Hafif topuklu ayaklar odanın büyük camlarına doğru ilerledi. O ayakların ait olduğu bedenin elleri zebra perdenin iplerini tuttu ve perdenin kalkması için hareket etmeye başladı. Bu Hira'nın en nefret ettiği şeydi; uyanır uyanmaz gün ışığıyla yüzleşmek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZGI:SIR PERDESİ
Ficción General... Hira hızla ona döndü ve iki eliyle Yamaç'ın göğsüne bastırıp iterken "Defol git!" diye bağırıp kolunu kurtardı, sesinde nefret vardı, saf bir nefret. Yamaç onu sert bir şekilde tutmadığı için geriye doğru sendelerken pişmanlık dolu bakışlarla a...