"Adım Yamaç Sahir Barlas."
"İlgilenmemiz mi gerekiyor?"
"Belki ya da hayır, sen ne yapmak istersin?"
....
"Yeter!"
"Yamaç Bey burası kutsaldır, burda düşmanlık olmaz. Lütfen adamlarınıza çekilmelerini söyleyin."
...
"Sizi uyarmıştım, dinlemeniz gerekiyordu."
...
"Dur, lütfen dur!"
...
"Seninle konuşmuyordum, onunla konuşuyordum."
...Silah sesi...
_______
Yamaç'ın kapalı olan siyah gözler aniden açıldı. Uzandığı sıcak yataktan doğrulmaya çalıştığında göğsünde uyuyan Hira'yı fark etti. Onu uyandırmama konusunda büyük bir özenle çalışarak bir elinden destek alıp belini biraz doğrulttu ve yatağın başlığına sırtını yasladı.
Ağzından derin bir nefes alıp verdi; rüyasında gördüğü şey, daha önce yaşatmış olduğu şey, vücudunu germişti. Destek almak için kullandığı eliyle gözlerini ovup ardından şakağına baskı yaptı.
Kapalı olan gözlerini açıp bakışlarını göğsündeki Hira'ya doğru indirdiğinde huzur bulup gevşemesi gereken bedeni ne yapacağını bilmez hissiyle daha çok kasıldı. Olacakları tahmin etmenin de ötesine geçmişti artık Yamaç, olacakları biliyordu: Hira'nın her şeyi öğrenmesiyle kendisini terk edeceğini, onu kaybedeceğini biliyordu.
Bakışlarını Hira'dan çekerek başını geriye doğru atıp tavanı izledi bir süre. Derin bir iç çekti, acı içerisindeydi, ruhunun acısıyla yanıp tutuşuyordu bedeni.
Hira'yı kaybederse sadece onu kaybetmeyecekti ki, sadece bir bedeni, bir ilişkiyi kaybetmeyecekti; kız kardeşi ve annesi dışında ona sunulan yeni bir nefes alma şansını da kaybedecekti, babasının ışıksız büyüttüğü ruhunu aydınlatan ışığını kaybedecekti, o aşkını değil sırdaşını, huzurunu, kalbini kaybedecekti.
Gözlerini çaresizlikle açıp kapattıktan sonra yukarıda tuttuğu başını biraz eğerek Hira'nın komodinindeki saate baktı: 03.23
Bir kez daha iç çekip iki elini kullanarak Hira'yı yavaşça göğsünün üzerinden kaldırıp kendi bedenini yana doğru çekerek başını yastığın üzerine bıraktı. Daha net görebilmek için Hira'nın yüzüne düşen birkaç tutam saç telini işaret parmağıyla çekti. Yüzü tüm çıplaklığıyla ortaya çıkınca hafifçe tebessüm etti, çok güzeldi.
Yüzündeki masumiyet Yamaç'ın gözlerindeki siyahlığı parlatabilecek kadar fazlaydı. Yamaç sessizce ayağa kalkarak Hira'nın üzerindeki örtüyü düzeltip başına küçük bir öpücük kondurdu, kokusunu içine derince çekmişti.
İçeri girmek için kullandığı balkona doğru yürüyerek sürgülü kapısını yavaşça açıp çıktığında başını son kez yatağında huzurla yatan Hira'ya doğru çevirip uzaktan mahzunca baktı. Balkonun kapısını ardından kapatarak sessizce arka bahçeye doğru atlayıp, yine aynı sessizlikteki adımlarıyla bahçe duvarına doğru yürüdü.
Bahçe duvarının önüne geldiğinde kolonlarla birbirine bağlı olan demirlere tutunup ayaklarını duvarın motiflerinin oluşturduğu boşluklara yerleştirerek kendini yukarı doğru çekip duvarı aştı. İçeri girerken de bu duvarı kullandığı için arabası tam karşısında duruyordu. Anahtarını çıkartarak düğmesine bastıktan sonra karşı kaldırımın kenarına park ettiği arabaya doğru ilerleyerek içine bindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZGI:SIR PERDESİ
Fiction générale... Hira hızla ona döndü ve iki eliyle Yamaç'ın göğsüne bastırıp iterken "Defol git!" diye bağırıp kolunu kurtardı, sesinde nefret vardı, saf bir nefret. Yamaç onu sert bir şekilde tutmadığı için geriye doğru sendelerken pişmanlık dolu bakışlarla a...