"Al bakalım" dedi Timur elindeki kahve bardağını Hira'ya uzatırken. Hira'nın karşısındaki küçük hasır taburelerden birine yerleşmişti.
Hira bardağın kapağını çıkarttı ve dudaklarını yaklaştırarak ilk ve en sıcak yudumunu aldı. Mavi gözleri kıyıya vuran dalgalara bakıyor, rüzgar saçlarını dans ettiriyordu. Teninin beyazlığına karşın yanaklarının allığı gün yüzüne çıkmıştı.
"Umarım Melodi'ye gitmediğimiz için pişman olmamışsındır?"
"Hayır tabi ki" dedi Hira bakışlarını denizden çekip karşısındaki kehribar rengi gözlere yöneltmişti. "Emin ol burası, oradan çok ama çok daha iyi."
Gülümsedi Timur, bakışları semaverinin başında duran yaşlı adama doğru kaydı. "Burası güzeldir" dedi.
Hira'nın mavi gözleri Timur'un baktığı yöne döndü, kehribar rengi gözlerdeki merhamet ve şefkat dikkatini çekti.
"Farklı bir önemi mi var buranın?"
Farklı bir anlamı var gibi bakmıştı, farklı bir önem, farklı bir değer taşıyormuş gibiydi gözleri. Semaverin başındaki yaşlı adamı bulduğunda bu farklılık daha da arttı, gözlerinde açıkça görülebilen bir merhamet vardı ve ona eşlik eden bir hüzün.
"Sessizliğini dinlemeyi seviyorum" dedi Timur, Hira'nın mavi gözleri parladı.
Sessizliği dinlemek; tanıdık bazı anılar geldi zihnine, kalbine daha önce işlenen bazı sözcükler, ruhunda bir ateşi alevlendiren bakışlar... Toparladı sonra kendini, zihnine merhaba diyen anıları kovdu, kalbine işlenmiş olan sözcükleri kapılar ardına kilitledi, gece bakışların ruhunda alevlendirdiği ateşin üstüne su döktü.
"Pek konuşkan değil sanırım" dedi, mavi gözleri semaverdeki işini bitirip tabureye yerleşen yaşlı adamı işaret etti.
Gülümsedi Timur, buruk bir gülümsemeydi; içinde acı barındırıyordu.
"Suskunluğun esiri olalı çok olmadı"
Ne demek istemişti, neyi ima etmişti anlamadı Hira, bakışları bunu belli etmişti.
"Her zaman yalnız değildi Cemal amca, solunda hep Saadet teyze olurdu. Hep kalbine en yakın tarafında dururdu, gelenlere gülümser tanışma hikayelerini anlatırlardı." Duraksadı Timur, bakışları Cemal amcadan çekilip Hira'yı buldu.
"Daha önce hiç denk gelmedim burayla, yeni diye düşünmüştüm."
"Çok olmadı" dedi Timur. "Belki bir ay" Kehribar rengi gözleri tekrar döndü Cemal amcaya, tekrar aynı hüzünle baktı ona.
"Çok konuşur, Saadet teyzeyi sürekli anlatır, onun sarı papatyalı beyaz elbisesini ne kadar çok sevdiğinden bahsederdi her gelene."
Saadet teyze... Timur sadece Cemal amca demiyordu, özellikle bir isim daha dökülüyordu dudaklarından. Mavi gözleri, hüzün dolu kehribar rengi gözlere odaklandı Hira'nın. Cemal amcaya tüm içtenliğiyle bakıyordu.
"Saadet teyze nerde peki?" diye sordu Hira, cevabını oldukça merak ettiği bir soruydu bu.
Timur gözlerindeki hüzün ve burukluğu minik bir tebessümle destekledi. Başıyla Cemal amcanın küçük servis arabasını gösterdi, onun üzerindeki yazıya bakıyordu gözleri. Hira bakışlarını çevirdi o yöne, Timur'un göstermek istediği şeyi aradı gözleri. Dudakları aralandı, sessiz bir tonda kelimeler çıkmaya başladı ağzından.
"Mutluluk artık toprakta"
İlk bakışta anlayamadığı bu kelimeler saniyeler içinde zihninde yer edinmeye başladı, parlayan mavi gözleri hızla Timur'un gözlerine döndü. Bakışlarında yavaş yavaş büyüyen bir hüzün oluştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZGI:SIR PERDESİ
Ficción General... Hira hızla ona döndü ve iki eliyle Yamaç'ın göğsüne bastırıp iterken "Defol git!" diye bağırıp kolunu kurtardı, sesinde nefret vardı, saf bir nefret. Yamaç onu sert bir şekilde tutmadığı için geriye doğru sendelerken pişmanlık dolu bakışlarla a...