Bölüm 26: Kabullen

85 7 0
                                    

Mavi arabasını evin garajında durdurdu Ege, aynı anda döndü kahve bakışları evlerine doğru Ersoy kardeşlerin. Aynı anda aralandı dudakları ve aynı anda derince bir nefes doldu ciğerleri. Kafede alınmış olan ani ve üstüne düşünülmemiş olan bu karardan şüphe etmeye başladılar. Buraya gelmek, o adamla yüzleşmek, geçmişin anılarını canlandırmak doğru bir hamle miydi emin değillerdi. 

Kız kardeşine döndü Ege'nin bakışları, kasılan ve hafifçe titremeye başlayan bedenini süzdü. Gözlerini içine dolan hüzünle kapatıp açtı ve elini arabayı yeniden çalıştırmak için kontağa geri attı, buraya gelmenin bir hata olduğunu düşünmeye başladı. Önemsediği kendi duyguları değildi, kız kardeşinin minik kalbinin bunu kaldıramayacağı gerçeği çarpmıştı yüzüne.

Kontağı çevirmek için hareketlenen büyük elinin üzerinde sıcak minik bir el hisseti, başını hafifçe Hazal'a doğru döndü; onun güzel, parlak, açık kahve gözleriyle buluştu kendi gözleri.

"Burası bizim evimiz" dedi Hazal, sesi hüzün doluydu; ama aynı zamanda da kararlıydı. "Ayrıca o adamı annemle yalnız bırakmak en başından beri yaptığımız en büyük hataydı."

Son cümlesi Ege'nin zihninde bir şeylerin belirmesine neden oldu. Kız kardeşi haklıydı, bu süreçte kendi duygularını düşündü her ikisi de ama anneleri; annelerinin ne hissediyor olduğu şu ana kadar ikisinin de önem sırasının başlarında değildi. Başını Hazal'ı onaylarcasına oynattı, gitmeyeceklerdi; kaçan, korkan, saklanan Ersoy kardeşler olmayacaktı. 

Hazal ellerini kapının koluna doğru attı, arabadan çıkmak ve eve girmek için hazır hissetmiyordu belki de ama bunu daha fazla bekletemezdi. Abisinin elinin kendi kolunun üzerine konulmasıyla durdu, başını ona doğru çevirdi. Abisine bakmak kendi gözlerine bakmak gibi hissettiriyordu. 

Ege büyük ellerini kardeşinin küçük yüzüne yerleştirdi, tüm sıcaklığıyla okşamaya başladı. 

"Seni üzmesine, sana zarar vermesine asla izin vermeyeceğim; endişelenme tamam mı benim küçük kıvırcığım."

Başını onaylarcasına salladı Hazal, yüzünde buruk ama içten bir tebessüm oluşmuştu.  Ege'nin korumacılığı yine gün yüzüne çıkmıştı, Hazal'ın abisinde en sevdiği özelliğiydi bu. 

Hadi dercesine oynattı Ege başını, ikisinin de elleri aynı anda kapının koluna gitti, aynı anda açıldı ve aynı anda çıktı bedenleri arabadan. Yürümeye başlamak için Hazal'ın yanına gelmesini bekledi Ege, kız kardeşinin adımları kendisine yaklaştığında elini Hazal'ın sırtına koydu ve yürümeye devam etmesi için okşadı. 

Ersoy kardeşler bugün bir savaşın fitilini ateşleyecek o kibriti yakacaklardı. Ne kadar sürer, neler yaşanır bilmiyorlardı ama bu savaşın kazananının kim olacağını biliyorlardı. 

Kapıyla ulaştıklarında içinde tedirginlik ve hüzün olan kahve gözleriyle son kez baktılar birbirlerine, son kez gerginliklerini gösterdiler. İkisi de aynı anda başını onaylarcasına eğip kaldırdıktan sonra Ege elini kaldırdı ve kapı zilini bir kez çaldı; artık geri dönüşleri yoktu.

Beyaz demir kapı açıldığında içeriden naif, sevgi dolu bir ses yükseldi. "Kim gelmiş Meryem?"

Annelerinin sesiydi, bu evrende her şeyden ve herkesten çok sevdikleri annelerinin sesi. Meryem kapıdaki bakışlarını çekmemişti, yüzüne bir tebessüm yerleşirken gözleri parladı. "Çocuklarınız geldi Sevinç Hanım" dedi, Meryem; yüzündeki tebessümünün mutluluğu sesine de yansımıştı.

'Çocuklarım' diye tekrarladı Sevinç oturduğu berjerden hızla kalkarken, aynı hızla aynı heyecanla adımlarını harekete geçirip koşarcasına kapıya ulaştı. Neredeyse iki hafta olmuştu; Ege'sinin gamzeli gülüşünü görmeyeli, Hazal'ının lüle saçlarını parmaklarına dolayarak konuşmasını duymayalı neredeyse iki hafta. 

YAZGI:SIR PERDESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin