Sarp, kapıyı ısrarla çalmaya devam ederken içerden herhangi bir ses almamasından dolayı tedirginliğini arttırdı. Tam pes edip arkasını dönmüştü ki evin kapısı "Ne var lan sabah sabah!" diye bağıran Yamaç tarafından açıldı.
Sarp bedenini kapıya çevirdiğinde Yamaç'ın darmadağın olmuş saçları ve şişip morarmış gözaltlarıyla karşı karşıya kaldı.
"Sen miydin?"
Yamaç kapıyı bırakıp oturma odasına geçerken Sarp yavaş adımlarla içeriye yönelip kapıyı ardından kapattı. İçeri girer girmez bakışları geniş oturma odasında gezmeye başladı; raflardaki kitapların yere fırlatılmış, süs olsun diye aldıkları çoğu biblonun kırık parçaları yerde yeni şekiller almıştı.
Gözleri odayı süzmeyi bitirdikten sonra Yamaç'ın koltuktaki yorgun ve halsiz bedenine sabitlendi, ellerini açıp "Bu ne hal kardeşim, kıza ne dedin de evi başına yıktı." dedi.
Yamaç ciddi ses tonunu takınarak aynı ciddiyetteki bakışlarını evde gezdirdi. "O, değil..." derin bir nefes aldı ve dün gece olanları Sarp'a anlatmaya başladı.
_________
"Günaydın."
Feryal torununun yorgun ve halsiz sesini duyarak başını masaya yaklaşan Hira'ya çevirdi. Saçlarını dağınık bir şekilde toplamış, gözaltları şişmişti, yüzünde belirgin olan bir hüzün vardı. Hira masadaki yerini alırken Nurgül'den sütsüz, acı bir kahve rica etti.
"Meleğim, iyi misin?"
Hira masanın üzerinde tuttuğu bakışlarını anneannesine kaldırmadan iyiyim yanıtını verip eliyle sol şakağını ovmaya başladı, anneannesine bakmak istememişti çünkü bakarsa gözlerinin her şeyi ele vereceğini biliyordu. Ama farkında değildi; bu sefer hisleri sadece gözleriyle değil tüm bedeniyle dışarı yansımıştı, içindeki hayal kırıklığını sadece gözleri değil tüm bedeni dışa vuruyordu.
"Tam olarak randevu sayılmayan randevun nasıldı?"
Feryal sorunun neyden kaynaklı olduğunu anlamaya çalışmak için sormuştu bu soruyu.
Hira'nın masadaki gözleri tepkisiz kalsa da beynindeki düşünceler konuyu uzatmamak adına yalan söylemesi ve tamamen kapatması için harekete geçtiler. Hira sesini düzeltmek için öksürürken Nurgül istediği kahveyi önüne koydu.
Kupayı avucunun içine alıp sıcaklığını ellerine aktarırken "İyiydi. Ona bir konuda yardım etmiştim karşılık olarak yemek ısmarladı. Büyük bir şey yok." dedi.
Feryal şaşkınlıkla kalkan kaşlarını geri indirmeye çalışıyordu ama olmuyordu çünkü torunu ilk defa kendisine yalan söylemişti. Birkaç saniye sonra kaşlarını geri indirip tebessüm etmeye çalıştı.
"Bahçedeydim sen geldiğinde, görünmeden girmişsin yanına çıktığımda duş alıyordun rahatsız etmek istemedim. Yağmur yağıyordu seni Yamaç bıraktı değil mi?"
Hira anneannesinin bu soruları kendisini sıkıştırmak için sorduğunu anladı, ruhu dün gecenin etkisiyle çalkalanmış olsa da anneannesinin davranışlarının ardındaki nedenleri anlayabilecek kadar kendindeydi.
Ağzına götürdüğü kahve bardağını masaya geri koydu, derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Gözlerini geri açtığında aralık olduğu için kuruyan dudaklarını ıslatarak bedenini anneannesine doğru çevirdi.
"Yamaç dün gelmedi, ben de biraz bekledikten sonra eve yürüdüm. Islandığım içinde sana görünmeden hızla odama çıkıp sıcak bir duş aldım ve uyudum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZGI:SIR PERDESİ
General Fiction... Hira hızla ona döndü ve iki eliyle Yamaç'ın göğsüne bastırıp iterken "Defol git!" diye bağırıp kolunu kurtardı, sesinde nefret vardı, saf bir nefret. Yamaç onu sert bir şekilde tutmadığı için geriye doğru sendelerken pişmanlık dolu bakışlarla a...