Aşağıda olanlar... Hira'nın cesurca Yamaç'a kafa tutması... Yaşananlar, şahit olan herkesin şaşırmasına neden olmuştu. Neva'nın egosunu incitmek bir nevi kabul edilebilirdi ama Yamaç Sahir Barlas'ın egosunu incitmek... İşte bu gerçek bir cesaret örneği. Hira'nın amacı bir düşman kazanmak değildi ya da bahsedildiği gibi okulun korkulan çocuğuna kafa tutmak. Sadece kendisine karşı sergilenen bu anlamsızca sert tutuma son vermek istemişti. Başarılı olduğu söylenemezdi.
Yamaç aşağıda olanlardan sonra tek kelime etmedi, dudakları konuşmuyordu ama zihni konuşuyordu. Düşünceleri onu esir alıyor, hissettikleri ruhunu yoruyordu. Kimse, şu ana kadar hiç kimse kendisine o şekilde davranmaya cesaret etmemişti, edemezlerdi de. Yaşananlar hoşuna mı gitmişti, yoksa onu öfkelendirmiş miydi ya da hem hoşuna gitmiş hem de öfkelenmiş miydi emin değildi.
Karşısında kendisine dimdik bakan, bir an bile kendi gece gözlerinden ayrılmayan mavi gözler geldi gözünün önüne. O mavi gözler... İçinde hem öfkeyi hem merhameti, hem sevgiyi hem nefreti barındıran o korkusuz bakışlar...
O gözlerin yeniden canlanmasıyla kalbinde de bir hareketlenme oldu. Bunu hissetti, atışlarının değiştiğini, hızının arttığını; Yamaç Sahir Barlas bu hareketlenmeyi hissetti. Donuk ve duygusuz olan yüzü bir an gevşedi, bir an kendini o hareketlenmeye bıraktı.
"Bir şey yapmayı düşünmüyor musun?" diye sordu tanıdığı bir ses, içinde öfke barındıran bir ses. "Aşağıda olanları duydum Yamaç. O kızın, bir değeri olmayan o kızın sana bu şekilde davranmasına nasıl izin verirsin?" Gece gözleri Neva'nın gözlerine kalkmadı, dediklerini sindirdiği de söylenemezdi. "O kızın bir ders alması gerekiyor Yamaç."
Haklı mıydı? Bir derse ihtiyacı var mıydı? O korkusuz mavi gözlerin, o masum bakışların kırılması mı gerekiyordu? N e demişti babası; 'Ne kadar kırar ne kadar korkutursan o kadar güçlenirsin' Egosu incitilmişti, bundan hoşlanmadığını söyleyemezdi ama bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu. Bu okul ve içindekilerin bundan yüz bulmasına izin veremezdi.
Tereddüt eden zihnini susturdu, gece gözleri karşısında uzun süredir bekleyen Neva'ya doğru ilk kez kalktı. Güzel kumral kız... Aralarında bir şey yok denilemeyecek kadar büyük ve belirgin bir çekim vardı; Bebeklikleri, çocuklukları, ergenlikleri birlikte geçmişti. İkisi bu okulun kötü ve güzel ikilisiydi.
"Anne ve babası yok, küçükken ölmüşler" dedi Yamaç, yüzündeki gevşeme gitmişti, sertliği yeniden yerini almıştı. "Şu an kullandığı soy isim annesinin kızlık soy ismi; babası yetimhanede büyüyen ve kimsesi olmayan bir adammış." Gece gözlerini karşısındaki sinsilik dolu bakışlara sabitledi. "Malzemesi benden pişirmesi senden, akıllıca kullan bunu."
Neva duyduklarından sonra yüzüne gözlerindeki sinsiliğin aynısını taşıyan bir gülümseme yerleştirdi. Sanki başlamak için beklediği düdük sesi sonunda çalmıştı. Yamaç ne isterse bir an bile sorgulamadan yapabilecek biriyken söz konusu Hira'nın canını acıtmak olunca Neva hiç düşünmeden başını onaylarcasına hareket ettirdi, sinsi gülüşü yüzündeki yerini korumaya devam ediyordu.
_____
Zil bugün son kez okulda yankılandı, bu herkesin artık kurtulduğunun habercisiydi.
"Ufak bir işim var" dedi Hazal hızla ayağa kalkarken, aceleci davranmıştı. "Esin Hocayı bulmam gerek. Kapıda buluşalım olur mu?"
Hira onu başıyla onayladıktan sonra hızla sınıftan çıkışını izledi. Hazal'ın arkasından saniyeler sonra Neva ayağa kalktı, sinsi bir gülümsemeyle Hira'ya baktıktan sonra bakışlarını arkadaşlarına çevirip sınıftan ayrıldı. Hira bunu neden yaptığını anlayamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZGI:SIR PERDESİ
General Fiction... Hira hızla ona döndü ve iki eliyle Yamaç'ın göğsüne bastırıp iterken "Defol git!" diye bağırıp kolunu kurtardı, sesinde nefret vardı, saf bir nefret. Yamaç onu sert bir şekilde tutmadığı için geriye doğru sendelerken pişmanlık dolu bakışlarla a...