"Demek kitapevinde tanıştınız" dedi Hazal. "Seni öldürmediği için şanslısın, sevdiği şeylere göz diken herkesi ortadan kaldırma gibi huyları var" diye ekledi Ege.
"İlk karşılaşmamızda öyle olacağını düşünmüştüm ama neyse ki uzlaşabildik" dedi Timur, gülerek kurmuştu cümlesini
Geleli yalnızca birkaç dakika olmuştu ve Ersoy kardeşlerin ikisinin de kalbini kazanması pek de uzun sürmemiş gibi görünüyordu. Masada bulunan tüm yüzler gülüyordu, tek bir yüz dışında: Rüya'nın yüzü. Buraya geldiğinden beri bir an olsun Yamaçların oturduğu yöne dönüp bakmamıştı ta ki aralarına katılan son isme kadar. Abisinin Timur'u gördüğünü ve neler hissettiğini tahmin edebilmişti Rüya. Sakinliğini koruyarak masaya bunu belli etmemeye çalışıyordu ve bu konuda başarılı da oluyordu; Atilla Barlas'ın çocuklarına öğrettiği en iyi şey duyguları saklamaktı.
Saatler gece onu yarılamaya başladığında The Dark neredeyse tamamen dolmak üzereydi. Ege'nin siparişi verdiği garson biraları vermesinin ardından yarım saat sonra elindeki şhot tepsisiyle locaya doğru yaklaşmaya başladı; zamanı gelmişti, eğlencenin fitilindeki ateş sona doğru yaklaşıyordu.
Müzik sesleri giderek yükselmeye, DJ'in kattığı yorumlarla daha da eğlenceli ritimler kazanmaya başladı.
Ege locaya yaklaşan şhot tepsisini gördükten sonra bakışlarını Hira'nın mavi bakışlarının üzerinde sabitledi. İşaret parmağını ona doğru tuttu, yüzünde halinden oldukça memnun bir gülümseme vardı. "Gecenin konseptini öğrenmek ister misin?"
Yandan bir tebessümle baktı Hira karşısındaki açık kahve gözlere, merakı gülümsemesine eşlik ediyordu.
"Geçmişten bir kaset" dedi Ege, kızların ikisinin de bundan oldukça fazla hoşlanacağını biliyordu.
Hazal ve Hira aynı anda parmaklarını şıklatarak işaret parmaklarını birbirlerine doğru uzattılar ve "İşte bu!" diye bağırdılar. Hemen ardından şhot tepsisi masaya ulaştı ve eğlence bombasının fitili sonunda bombayı patlattı; eğlenmeye hazırlardı.
Bir anda etraf karardı, The Dark tamamen karanlığa büründü. Dakikalar sonra bir ses duyuldu, tek bir ışık noktası giriş kapısında belirdi ve hızla DJ kabinine doğru hareketlenmeye başladı. Sahnedeki herkes o ışık noktasının yolundan çekiliyor yüzlerindeki meraklı gülümsemelerle hareketlerini takip ediyordu. Nokta DJ kabinine doğru yükseldiğinde bir anda durdu ve hemen ardından DJ kabini parlamaya başladı, her şey aynı anda gerçekleşirken kabinin arkasındaki ekran büyük bir ışık patlamasıyla açıldı ve üzerinde gecenin konseptinin adı belirdi, bu görüntüye kabinin etrafındaki meşaleler ve patlatılan konfetiler eşlik etti.
The Dark'ın ışıkları yeniden yandığında müzik sesi her zamankinde daha yüksek bir şekilde yükselmeye başladı.
"Oh, shit (oh, shit, oh, shit)
Are you ready for this?
Oh, shit, oh, shit, oh, shit
Oh
It's me
Fergie
The Pen!
Polow"Ege şhot bardaklarından birini eline alarak havaya kaldırdı, bu bir davetti; onu Hazal takip etti ardından Timur. Hira ise bekliyordu, bakışlarını Rüya'ya doğru çevirdi. "İçmek istersen söyle tamam mı?" dedi, samimiyetle tebessüm ederek kurmuştu cümlesini. Gülümsedi Rüya, Hira'yı başını sallayarak onayladı.
Şhot bardakları yerlerini aldığında dört el masanın ortasına doğru yaklaştı ve dört bardak birbirine çarptı. Ardından hepsi aynı anda bardağın kenarındaki tuzu yalayarak bardakları kafalarına diktiler ve yine aynı anda ellerinde tuttukları limonları ısırdılar. Tekila içlerini ısıtmaya, her bir hücrelerini hareketlendirmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZGI:SIR PERDESİ
General Fiction... Hira hızla ona döndü ve iki eliyle Yamaç'ın göğsüne bastırıp iterken "Defol git!" diye bağırıp kolunu kurtardı, sesinde nefret vardı, saf bir nefret. Yamaç onu sert bir şekilde tutmadığı için geriye doğru sendelerken pişmanlık dolu bakışlarla a...