Bölüm 20: Saldırı

115 25 50
                                    

Tarih: 06.05.2011

"Abim. O senin için ne ifade ediyor?"

Rüya üstünde oturduğu bahçe duvarında ayaklarını aşağı doğru sallandırıyordu, sorduğu bu soruyu başını eğdiği yerden hiç kaldırmadan sormuştu. Merak etmişti veya belki de bu meraktan fazlasıydı, bunu bilmeye ihtiyacı varmış gibiydi.

Sarp, Rüya'ya nazaran ayaklarını sallandırmak yerine sabit tutuyordu, aldığı soru bahçede gezen gözlerini tek bir noktaya çevirmesine neden oldu; yanında oturan minyon tipli küçük kıza. Soruyu neden sorduğunu anlamamıştı hem de durup dururken yine de ona tüm samimiyetiyle cevap verdi.

"O kardeşim. Gibi demedim çünkü gibisi yok. O benim kardeşim."

Bu cevap hiçbir kötü yanı olmayan en masumane cevaplardan biriydi ama yine de Rüya'nın yüzünü düşürmesine sebep olmuştu. Yüzü öyle bir hal almıştı ki sanki şu an da duymak isteyeceği son cevap bile bu değilmiş gibiydi, kalbi kırılmıştı. 

Sarp başını hala eğik tutuyor olmasına rağmen Rüya'nın yüzündeki hüznü fark etti, düşünceleri ne olduğunu anlamak için büyük bir çabayla uğraşırken kulakları kısık ve çekingen bir tonda sorulan soruyu işitti.

"Bu durumda ben ne..."  sözünü tamamlamadı Rüya, belki de almaktan korktuğu cevabı duymak istemediği için yapmıştı bunu.

Sarp bir an bile düşünmeden "Elbette sen de kardeşimsin Rüya." dedi. Cümlesi bittiğinde yüzünde buruk bir tebessüm oluşmuştu, vermek istediği cevap bu değilmiş gibiydi.  

Rüya eğik tuttuğu başını hiç hareket ettirmedi, aldığı cevap anlayamadığı bir şekilde kalbini kırmıştı hatta bunun bir kalp kırıklığı bile olduğunun farkında değildi. Bakışlarını Sarp'a doğru kaldırıp onun buruk tebessümüne baktı, bunun içten bir tebessüm olduğunu düşünmüştü.  

Derin bir nefes alıp sevimlice gülümseyerek saçlarını kulaklarının arkasına attı, yüzünde az önceki halinden bir eser kalmamıştı; aksine tüm jest ve mimikleri  her şeyin yolunda olduğunu vurguluyordu.

"Neyse ki sadece üç tane abim var daha fazlasına nasıl katlanabilirdim bilmiyorum."

"Üç abi? Üçüncüsü kim?"

"E Ozan."

Sarp aldığı cevapla hafif bir şekilde kahkaha attı, sesi çıkmamıştı hatta dişleri bile zar zor görünmüştü ama yine de bir kahkahaydı bu işte.

"O mu, o fırlamadan abi falan olmaz. O daha çok şey gibi hani artık çok eskidiği için atman gereken bir eşyan olur ve kıyamadığın için atıp atmama konusunda arafta kalırsın, işte Ozan tam olarak o eskiyen eşya. Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor."

Rüya Sarp'ın sarf ettiği kelimelere karşı gülümsüyordu, Sarp'ın hafifçe bir gülümsemeye ev sahipliği yapan yüzü kendisine doğru dönüktü. 

"Ama eninde sonunda alıp o eşyayı baş köşeye geri koyarsın değil mi kardeşim, senin beni kalbinin tam ortasına koyman gibi."

Rüya Ozan'ın kendilerine doğru yaklaşırken tüm bahçede yayılan sesiyle ona doğru döndü, yüzünde kendinden emin bir ifade vardı.

"Geldi bizim fırlama."

Rüya'nın bakışları yanında oturan on beş yaşlarındaki esmer çocuğa yeniden döndüğünde onun gülümseyen yüzüyle karşı karşıya kaldı, gülümsemesini seviyordu Rüya. Diğer hiçbir gülümsemeye benzemiyordu Sarp'ın gülümsemesi, her zaman gerçekti. 

YAZGI:SIR PERDESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin