1. Bölüm "Geleceğe Dönüş"

573 33 12
                                    

"Eğer sen olmazsan hiçbir şeyim olmaz..."

NF & Britt Nicole, Can You Hold Me

🐞🐾

Yeniden onu gördüm, kırık yakamozumu.

Güneş doğduğunda sahip olduğumuz bütün ışıkların gölgelendiği gibi şimdi ay ışığının mürekkep karıştığı göldeki yakamoz gölgelendi. Mürekkep damlasını içinde barındıran bu göl beni içine sığdıramayan o kalpti.

Ben o kalp için bu gölgeye göz yummayacaktım.

Dudaklarımdan tek bir söz dahi çıkmadı. Kanımda dolaşan sıcaklık artmaya devam ederken sırtıma sanki kırık cam parçaları batıyordu. Ruhu kutsal kadın yakamoza saklandı, onu göremedim. Ardında bıraktığı, gölde her acıyı hissedişinde kırılan yakamozu bıraktı.

Sadece sesini duydum, fısıldadı: "Ruhunu uzat, ruhuma dokun küçük. Hissedeceksin, ben yalnız değilim... Sen de olma."

Bilinmezliğe elimi uzattım. Parmak uçlarımdan canım benden alınıyormuş gibi bir hissiyata kapıldım. Kaburgamdaki ağrı artık bedenimde yer edinmiş, kendini bana mühürlemişti. Sık nefes alış verişlerim arttı. Durmak üzere olan kalbim öyle hızlı atmaya başladı ki öleceğim sandım. Öleceğim ve ardımda acı bir sevgi bırakacağım.

Bırakmadım.

Gözlerimi araladığım vakit açık penceremden koyu renkli kelebeğin beni terk edişine şahit oldum. Kelebek kanat çırptı ve koyu bulutların kapladığı gökyüzüne yükselmeye başladı. Kwamim titrek bir sesle bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ama anlamakta güçlük çekiyordum.

Tuvalim, renkler, öfke, Aedonya, göl, mürekkep, sesler, yankılar, kaburgamdaki acı, enseme kökleşmiş sıcaklık, kulağıma dolan küflü sözler ve ruhum. Tüm bunlar düşüncelerim arasında birbirine girerken yavaşça doğruldum. Önce elimi enseme attım. Yanaklarımda kuruyan yaşların serinliğiyle birlikte parmak uçlarıma kaynayan sıcaklık bulaştı. Sırtıma binen yük kayboldu. Gözlerimin baktığı yeri boş görüyor olması hâlâ olduğum duruma anlam verememdi. Hawk Moth... Benimle iletişim kurmuştu. Koyu renkli kelebek.

O kelebek benim duygularıma karşın kötülükle beslenen akumaydı.

"Tikki, benekler." dediğimde tüm bu duygu karmaşası üzerine yeni fark ettiğim kulağımdaki uğultu tiz bir çığlıkla son buldu. Yüzümü buruşturdum birkaç adım atarken. Güçlü ışıkla birlikte Tikki bana gücünü paylaştı. Bir adım attım, o boşluğu hissettim. Zamanın bizden alıp götürdüğü hayatımız gibi beni kutsayan bağın benden alıp götürdüğü o boşluğu hissettim.

Kanatlarım yoktu.

Kanat kemiklerime tutunan ve havada süzülürken kaburgalarımla yön verdiğim kanatlarım yoktu. Hiçbir şeyden habersiz, sadece partnerine gün geçtikçe bilmeden âşık olan o Uğur Böceği kaplamıştı her yanımı. Olması gereken Uğur Böceği... Ellerime baktım, kostümümün bütünüyle karşılaştım. Ne anlamını çözemediğim şekiller tenimi aydınlatıyordu ne de bana güç veren kanatlara sahiptim.

Dilim tutulmuştu da sanki konuşmamak için bir sebebim vardı. Rüyalarıma girip beni rahatsız eden, olumsuz düşüncelerle ruhumu besleyen kadının sesini muhtaçlıkla duymayı ümit ettim.

Lain: Son Yazgı (Ⅲ. Kitap) | MiraculousHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin