26. Bölüm "Yaradılış"

180 27 18
                                    

"Beni hâlâ burada tutacak bir şey varmış gibi hissetmiyorum. Bir zamanlar paylaştığımız ruhları parçala."

The Plot In You, The Sound

🐞🐾

Birkaç sembol ve gizli kod taşıdığını bildiğim şekillerden başka hiçbir şey bulunmayan, tavus kuşu mucizesinin bilgilerinin yazılı olduğu sayfalardan biriydi birkaç dakikadır gözlerimin daldığı bu sayfa. Binlerce yıl önce yazılmış bir kitabı defalarca kez olduğu gibi açmış, düşünüyordum. Kitapta kullanılan dil eski zamanın kutsal koruyucularının oluşturduğu dildendi, bunu Usta Fu söylemişti. Usta Fu'nun ardında bıraktığı çözülmüş şifreler ve mucizelerle ilgili bilgileri kapsayan notlar vardı. Keşke ondan geriye kalanlara sahip olmak yerine bizzat kendisi yanımda olsaydı. Usta Fu'nun ardında mucize kutusu ve onu ilgilendiren birkaç şeyden sonra bir mektup bırakıp kayıplara karışması üzerine son zamanlarda düşünmeye başlamıştım. Ona ihtiyaç duyuyordum. Şu anda, bu durumda bana yardım edebilecek tek kişi oydu.

Ama biliyordum ki o geri dönmeyecekti. Ben gardiyan olduktan sonra onun mucizevi evreninde hiçbir ayak izi kalmamıştı. Yine de böyle olmak zorunda değildi.

Dikkatimin dağıldığını fark ettiğimde başımı iki yana salladım ve arkama yaslandım. Fersiz gözlerim masanın hemen sağında duran kahve kupasına kaydı. Yarısından biraz azı bardağın dibini dolu gösteriyordu. Annemin yaptığı kahvenin üzerinden çok geçtiğini biliyordum. Masa başında oturmaktan tüm omurgam iç içe girmişti.

Ellerimi havaya kaldırdım, kemiklerimi açmak için esnedim. Uzun zamandır ses çıkmayan odada kemiklerimin kütürtüsü yabancı geldi. Üstelik sadece odam değil, ev de sessizdi çünkü annem ve babam bu gece bir yemek organizasyon hizmetleri şirketiyle anlaşmışlar ve organizasyona katılmışlardı. Beni evde tek bırakmak ikisinin de içine sinmemişti ama yapacakları başka hiçbir şey yoktu. Açıkçası... Onların evde olmayışı mucize kitabını kurcalamayı kolaylaştırıyordu. Böyle bir yalnızlığa ihtiyacım var gibiydi doğrusu.

Dönen sandalyede hareketlendim ve mucize kutusuyla Usta Fu'nun birkaç eşyasını barındıran dolaba yöneldim. O sırada çalışma masamın köşesinde kalmış kitap gözüme çarptı. Dikiş makinemin altındaki dolaba eğilmiş bedenim doğruldu. Elim kitaba uzandı, kitabı bacaklarım üzerine koydum.

Mel'in verdiği bu kitabı sadece bir kez açıp göz gezdirmeye fırsatım olmuştu ve Mel'in işaretlediği kısım hâlâ duruyordu: Yaradılış. İşaret parmağım ayraç ipliğini tuttu ve o bölümü açtı. Sayfada yazan sözler Mel'in bahsettiklerinden sonra o kadar da yabancı gelmiyordu. İlk insanların nasıl yaratıldıklarını onun sayesinde öğrenmiştim. Onun da ilgisini çektiği gibi benim de aklımın bir köşesinde olan Havva'nın yaratılışıydı. Âdem'in kaburga kemiğinden yaratılmısı o kadar mükemmeldi ki bunun üzerine düşünmemek imkânsızdı. Kırılgan, bir parça kemikten yaratılan kadın, topraktan yaratılan adamın canı sayılırdı. Belki de bu sayede insanlar arasındaki sevgi bağı olurmuştu; bir kaburga kemiği kadın ile erkeği birbirine bağlamıştı.

Ciğerime derinden çektiğim oksijen dolarken kitabı kapattım ve aldığım dağınık yere geri bıraktım. O sırada çalışma lambam yanıp sönmeye başladı. Yüzüme anlam veremeyen ifadem şekillenirken ışık tamamen söndü, karanlık beni hapsetti.

Başımı pencereye çevirdim. Sokak lambasının hâlâ yandığını görünce aldığım nefesimi verdim. Lambamın enerjisi bitmiş olmalıydı. Bu yüzden gözlerimi kısarak çalışma masama bakındım. Bu dağınıklık içinde telefonumu bulabilirsem...

Lain: Son Yazgı (Ⅲ. Kitap) | MiraculousHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin