Multi: Nathalie.
"Ölmeye hazır değilim. Beni bu tren enkazından çıkar."
James Arthur, Train Wreck
🐞🐾
Ceketime daha sıkı sarıldım. Bu yılın soğuk ayları güze katlanmış gibi sert bir hava vardı. Kuru yapraklar kaldırıma halı gibi serilmişti ve yağmur, izlerini koruyordu. Gökyüzü kapalıydı ve her an yeniden yağmur yağacak bir görüntüsü vardı.
Küçük bir cafenin camından seyrettiğim manzara buydu. Dışarıda tek tük insanlar vardı ve hepsi de bir an önce kapalı bir alana gitmek istiyor gibi aceleci adımlar atıyordu. İki kız ve iki erkeğin oluşturduğu grup da bizim gibi hâl ve hareketlerinden dışarının sertliğinden kaçmak için buraya sığındığını gösterdi.
Adrien karşıma oturmadan önce dumanı tüten kahve bardağını önüme koydu. Hemen sıcak bardağa sarıldım ve kendime çektim. Ellerim hiç olmadığı kadar soğuktu, ısınamıyordum.
Adrien konuşmak için dudaklarını aralamıştı ki çalan telefonu onu durdurdu. Son model telefonunu ceketinin cebinden çıkarırken onu izlemeye devam ettim. Tanınmamak için benim şapkamı takmıştı. Yüzünü kaplayan kalın çerçeveli gözlükleriyle gerçekten tanınmaz haldeydi. Biraz da komikti açıkçası.
Telefon ekranına bakarken kaşları çatıldı. "Bilinmeyen numara."
"İlk defa rastladığın bir şeymiş gibisin." dediğimde gözlerime baktı. Kaşlarımı kaldırdım. "Yoksa öyle mi?"
Telefonu açtı ve kulağına götürdü. Bunalmış olmalı ki koca gözlüğü çıkardı ve masaya koydu. Ben de sonunda sıcağa kavuşmuş bir vaziyetle kahvemle ilgilendim.
"Lila?" demesiyle hemen bakışlarımı kaldırdım. Adrien anında telefonu hapörlere aldı ve masaya koydu. Bir marifetmiş gibi telefona eğildim ve pür dikkat kesildim.
"Merhaba Adrien! Defilede seni izledim, muhteşemdin! Beni gördün mü? İkinci sıradaydım. Birinci sırada olacağımı sanıyordum aslında." diye ardı ardına konuşunca göz devirdim.
"Ben görmedim, üzgünüm."
"Önemli değil Adrien. Aslına bakarsan seni arıyordum ama bulamadım. Birlikte okula dönebileceğimizi düşünüyordum."
"Ben defileden ayrıldım," dedi hızlıca. "ve bugün okulda olmayacağım maalesef."
"Oh," Çıkardığı sesler bez bebeğin otomatik ses düğmeleri gibiydi. "Öyle mi? Şu an neredesin ki?" dediğinde derin bir nefes aldım ve sakin olmaya çalışarak arkama yaslandım. Kahvemden bir yudum alırken yeşil bakışlar üzerimde oyalandı.
"Biliyorsun," dedi bana bakmaya devam ederken. "Marinette'in tasarımlarının modelliğini yapıyorum. Mari, şehrin kahramanlarını konu edinen bir sonraki koleksiyonda da yer alacak." Dudaklarına manidar bir kıvrım yerleşti. Parmakları masada ritimle sesler çıkarırken telefona daha da yaklaştı. "Bu yüzden onunla birlikteyim."
"G-gerçekten mi?.. Bu harika!" Lila'nın duraksaması ve üzerinde oynamalar yaparak çıkarmaya gayret ettiği ses tonu dengesizleşti. "Buna sevindim. Bu, ikinizin de okula gelmeyeceği anlamına mı geliyor?"
"Evet,"
"Anladım."
Lila daha fazla belli edemezdi. Lila ne yaptığının farkındaydı ve Adrien'ın da yaptıklarını anladığını biliyordu. Adrien'dan hoşlandığını en küçük fırsatlarda bile gösteriyordu. Vazgeçmiyordu da. Adrien ona yüz vermemişti. Belki de onun nazik ve kibarlığını bir karşılık olarak görmüştü ama böyle bir şey söz konusu değildi. Adrien'ın ona karşı ilgisiz oluşunu değiştirmeye çalışıyor gibiydi. Bu durum karşısında bir şey yapmama gerek yoktu. Adrien zaten reddetmeye alışık biriymiş gibi ona yaklaşan kızları -buna Lila da dahildi- kibarca geri çeviriyordu. Bu durumda bana gelirsek tabii ne olursa olsun kıskançlığın damarlarımda dolaşmasına engel olamıyordum. Bırakın Adrien'ı başka bir kızla görmek, Adrien'ı fantezilerine kattıkları düşüncesine bile katlanamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lain: Son Yazgı (Ⅲ. Kitap) | Miraculous
FanfictionLain Serisi Ⅲ #together Âşık olmaya başladığım zamanlarda kimse sonsuzluktan bahsetmemişti. Öyle derin, öyle saklı, Kozasında kelebek olmayı bekleyen bir tırtıl gibi... Habersiz, saf ve dünyayı tanımayan bir ruh. O ruha karıştın ve bilmediğim, tanım...