"Eğer kaderimde olman hükmüne varırsam, kim durdurabilir ki beni?"
Anne Marie & James Arthur, Rewrite the Stars
🐞🐾
Batan bir gemi. Deniz dalgalanıyor ve taşıyor. Sessizliğin içindeki en büyük felaket. Sular altında, doluyor. Gemi batıyor ve sonrasında olacaklar için tanrı olmaya ihtiyaç yok; sonucunda bir yıkılış var. Bir gözyaşı gibi tuzlu bir yol çiziliyor denizin ortasına. Sonsuzluğun da ötesine, başka bir diyara gömülüyor.
Söyleyin bana, bu batan geminin vücut bulmuş hâli kim?
Adrien'ın yanaklarından süzülen yaşlardı sonsuzluğun ötesi. Sonu yoktu, sonucu vardı. Kirpiklerim hissizleşmiş, soğukta donmuş gibi tamamen kapanmadan birkaç kez hareket etti. Kulaklarımın duyduklarını reddetmek hiçbir şeye yaramazdı çünkü ben bu gözlerde tüm gerçekleri görebiliyordum.
Batan gemi ben miydim?
Bana anlattı. Bir sahteliği kendisine nasıl gerçeğe çevirdiğini anlattı. His canavarını, Mayura'yı, Hawk Moth'u... İşittim. Hiçbir şey söylemedim. Tüm sözcüklerim zihnime toplandı ve şu soruyu yarattı: Bu sefer kaybeden ben miyim?
"Bu bir felaket! Uğur Böceği'nin kimliğinin ifşa olması Hawk Moth'un kazanması demek!" Tikki tedirgin sesiyle konuştu. Gözlerim kapandı, açıldı. Baş dönmesiyle birlikte artık dik duramadım. Adrien düşmemem için beni tuttu ama ben çoktan devrilmiştim. Hawk Moth beni devirmişti. Mayura beni alt etmişti.
"Ne yapacağım?" Nefeslerim sıklaştı ve kesikleşti. Gözlerimi kapalı tuttum. Alnım onun omzuna yaslandı, oraya birkaç gözyaşı düşürdüm. "Ben ne yapacağım şimdi?" İnledim acıyla. Hıçkırıklar boğazıma dizildi de bir tanesi çıkmadı. Adrien bana cevap veremedi. Tikki artık konuşmuyordu. Odada duyulan yalnızca iki gencin ağlayışlarıydı.
"Burada duramayız." dedi. Bedenimi kucakladı. Gözlerimi açarsam hayatım ayağımın altından kayıp gidecekmiş gibi hissediyordum. Bu yüzden açmadım gözlerimi. Bir yolculuk geçici açtı, götürdü bizi. Nereye geldik bilmedim. Bedenimi yumuşak bir yere yatırdı. Açmadım gözlerimi. Kapalılardı ama yaşlar yolunu bildiğinden akmaya devam ediyordu.
Elleri yanaklarıma sarıldı. Gözyaşlarımı silerken yüzüme yaklaştığını hissettim. Alnı alnıma yaslandı. "Özür dilerim."
"A-Adrien," Islak kirpiklerim usulca açıldı. Loş ortamda görebildiğim kıpkırmızı olmuş gözlerine baktım. "Ne yapacağız?"
Ne yapacaktım? Mayura yüzünden kimliğim ifşa olmuştu. O kadın Hawk Moth'un ortağıydı, birlikte hareket etmişlerdi. Kimliğim biliniyordu ve daha da kötüsü olan Adrien'ın da kimliğini öğrenebilecek olmalıydı. Öyle olursa...
"Yeni kullanıcılar bulacağız," Başka çözüm var mıydı? "Çaremiz bu."
"N-Ne?" Dağılmış ifadeyle geri çekildi. Sonrasında ise şaşkınlıkla açılan gözleri dindi, omuzları düştü. Bana başka bir seçenek sunabilir miydi? Hayır.
Kollarımın tersiyle gözlerimi sildim ve yattığım yerden doğruldum. Şakaklarımdan giren ağrıyla birlikte baş dönmesi yaşadığımda ilk anımsadığım şey Aedonya'nın benimle iletişimi oldu. İlk defa bana seslenmesi, bir çağrı göndermesi için yalvarır duruma geldim ama olmadı. Ne Aedonya seslendi zamansız diyardan ne de Bunnix geldi aksaklığı düzeltme amacıyla. Bu sefer sadece biz vardık, ikimizdik ve yapmamız gereken tek şey vazgeçmek gibi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lain: Son Yazgı (Ⅲ. Kitap) | Miraculous
FanfictionLain Serisi Ⅲ #together Âşık olmaya başladığım zamanlarda kimse sonsuzluktan bahsetmemişti. Öyle derin, öyle saklı, Kozasında kelebek olmayı bekleyen bir tırtıl gibi... Habersiz, saf ve dünyayı tanımayan bir ruh. O ruha karıştın ve bilmediğim, tanım...