"Fırtına bulutlarından sağanak yağmur yağmaya başlayınca onu söndüremeyecek bir ateş yak. Adını parlayan o yıldıza kazı."
Avicii, The Nights
🐞🐾
Soğuk.
Parmak uçlarımı hissedemeyeceğim kadar soğuk.
Kaybolmuş hissettim. Babamın bana oğlum dediği andan itibaren ucu görünmeyen bir boşluktan düşüyor ve yaptığım tek şey sonun gelmesini beklemek oluyordu sanki. Sahip olduğum bütün her şey şimdi durmuş, onun ağzından çıkan beş harfe tutunmuştu.
Bu öyle bir andı ki ikinci kez yaşarsam yıkılacakmış gibi bir ağırlık yaratırdı kalbime.
Girişteki karşılıklı tekli koltuklara yerleştiğimizden bu yana yelkovan tam on üç kere hareket etmişti. Gülünç duran pembe tırnaklarıma bakarken ne zaman konuşacağını düşünüyordum. Saniyeler birbirinin üzerine yüklenirken bir kez daha yutkundu. Sanki söylemek istedikleri dilinin ucunda birikiyor da son anda vazgeçiyordu. Gerçekler yutkunurken boğazından geçmiyordu. Bu yüzdendi ardı ardına yutkunuşları.
"Adrien," dedi yeniden düz bir diksiyona dönerek. Düz ve hiçbir duygu belirtisi yok. Belki ifadesinde bulurum duygularını diye yüzümü kaldırdım ona. Hayır, dümdüzdü. Ruhu yoktu sanki içinde. Ruhu yoktu.
"Bana söylemen gereken şey nedir?" dedim aynı düzlükte. Aslında ona benzemeye çalışmıyordum. Bana gösterdiği muameleyi gözüne sokar gibi konuşuyordum sadece. İmalarımla, eleştirilerimle onun oynadığı baba rolünü fark etmesini istiyordum. Tanrı aşkına! Hâlâ şaka gibi geliyordu ama trajikomik bir şekilde ben onu günler sonra görmüştüm. Aynı evde yaşadığımız hâlde bu böyleydi. Öyleyse Tanrı bile bizi öbür tarafta bir koymazdı. Zaten inancımı yitiriyorum.
Gözlerimiz çakıştı. Derin bir nefes aldığında göğsü güçlükle yükseldi. Dudaklarını araladı, gözlerimi kıstım. Bir hece çıkacaktı dudaklarından durdu. Sonra çok kısa bir anlığına gözlerini yumdu ve söyledi: "Nathalie'nin rahatsızlığı ciddi."
Duraksadım. Kaşlarım çatılırken öne doğru eğildim. "İyi olacağını söyledin?" dedim sorar gibi. "Onun neyi var?"
"Vücudu gün geçtikçe iflas ediyor. Ciğerlerinden," Yutkundu. "Bütün bedenine yayılıyor."
Dejavu. Tüm iliklerime kadar dejavu yaşadım.
Annem. Annemin öksürüklerini hatırladım. Bir anda yaşanan bir rahatsızlığa kapılmıştı. 14 yaşında olmalıydım. Bir kış mevsiminde başlamıştı ufak öksürükleri. Haftalar geçtikçe öksürükleri artmıştı. Annemin, ciğerinden kan gelene kadar iyi olduğunu sanıyordum. Yatağa düştü. Kolunu dahi kaldırmaz hâldeydi. Babamla sürekli tartışma içerisine giriyorlardı. Bu tartışmalar sinirle değil, çaresizlikle doluydu. Bilmiyorum. O, hayata veda etmeden önce yanında babam bulunuyormuş. Bana, tebessüm ederek gözlerini kapattığını söylemişti.
Gözlerimin yandığını hissetmeye başlayınca hemen eğdim başımı. Dirseklerimi dizlerime yasladım. Avuç içlerimi alnıma yasladım ve düzgün nefes almaya çalıştım. Ölüm fısıldadı kulaklarıma: Bir kayıp daha geliyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lain: Son Yazgı (Ⅲ. Kitap) | Miraculous
FanfictionLain Serisi Ⅲ #together Âşık olmaya başladığım zamanlarda kimse sonsuzluktan bahsetmemişti. Öyle derin, öyle saklı, Kozasında kelebek olmayı bekleyen bir tırtıl gibi... Habersiz, saf ve dünyayı tanımayan bir ruh. O ruha karıştın ve bilmediğim, tanım...