🐞 Marinette Dupain-Cheng'in Ağzından 🐞
"Adrien, Lila'nın yaptığı gibi sıcak bir tebessüm edebilir misin? Bu rolü yansıtman için gerekli." Mel elindeki kağıtları salladı ve kendine konuşur gibi, "Neden böyle bir konu? Anlamıyorum zaten." diye mırıldandı.
Prenses Adèle'nin -yani Lila- kardeşini kurtarma uğruna cesurca girdiği bir maceraydı. Bu macerada Kara Şövalye'ye rastlıyordu. Kara Şövalye prensese âşıktı ve ona eşlik ediyordu. Adèle'nin kardeşinin -o ben oluyorum- esir düştüğü krallığın prensi Kara Şövalye. E tabii Adéle bunu bilmiyor. Hâlâ saçma gelen bu tiyatronun tam da içinde bomboş duruyordum.
Liseliler arası kısa tiyatro gösterisi yarışmasının son günüydü. Bugün Françoise Dupont öğrencileri olarak sahnede yer alacaktık. Sabahtan beri Louis Vuitton'daydık ve bu prenses elbisesi içerisinde resmen pişmiştim!
"Kazanma şansımız yok. Bu oyun çok saçma." diye dilini tutamayan Chloé'ydi. Sözlerini kendisi işitince yaramazlık yaptığını fark eden kız çocuğu gibi alt dudağını ısırdı ve lacivert gözlerini büyüttü. İfadesini yeniden canlandıran ona destek çıkan sözlerdi. Alya ve Nino, Chloé'nin haklı olduğunu belli eder gibi mimikleriyle abartı yaptı. Mel, omuzlarını kaldırıp indirdi yalnızca. Senaryoyu hâlâ kim yazmıştı bilmiyordum. Büyük bir ihtimal huysuz tiyatro öğretmenimiz yazmıştı fakat buna da inanasım gelmiyordu. Bay Kurtuluş'un sahnelemediği bazı tiyatro metinlerine göz atmıştım. Onların kurgusu çok hoşuma gitmişti. Böyle güzel bir hayal gücüne sahip biri neden tecrübesiz öğrencilerin oynayacağı saçma bir metin yazardı ki?
Oyunda bir çift rolünü üstlenen Lila ve Adrien'a baktım. Adrien, Mel'i dinliyordu. Lila da öyle görünüyordu ama içim bana bunun altında başka bir şey aramamı söylüyordu. Prenses Adèle'yi oynayabilme ihtimalim çok mu geç? Lila'nın Adrien'a karşı durduğu tavırlara katlanamıyorum! Sevgilimin okul dolabına atılan hayran mektuplarına bile katlanırım ama buna hayır!
İçimdeki duyguyu durdurmak imkansızdı! Onları oyundan ibaret olsa bile bir çift olarak görmek damarımı attırıyordu. Ben sahnede fazla yer almıyordum. Birinci perdenin başında ve dördüncü perdenin sonunda rolüm vardı. Adrien'la olduğum tek bir sahne vardı o da ilk sahneydi. Kurtulmak için prenslerle cebelleştiğim sahne...
"Madem esir düşen Prenses Zühre, o zaman Kara Şövalye ona âşık olsun." dedi Nino ellerini iki yanına açarak. Onun sözüne Alya yandan bir bakış atıp, "Sonra?" dedi. "Sonuç?"
"Kara Şövalye'nin Adéle'ye âşık olması neyi değiştiriyor? Hiçbir şey. Tiyatroda eğlenceli olan tek şey ikisinin Zühre'yi kurtarmak için düştükleri yolda ettikleri tatlı çatışmalar. Mantığı sorarsanız, o zaten yok."
"Bir ağaç olarak iyi bir eleştiri yaptın." diyen Alya'ya herkes güldü. Ben dudaklarım bükük bir şekilde sahnede olan Lila ve Adrien'a bakıyordum. Lila'nın prenses elbisesi krem tonlarından oluşuyordu. Adrien'a verilen süvari kostümü inanılmazdı. Tam bir şövalye gibi duruyordu. Saç ve makyajı yapılmamıştı. Üzerine giyeceği iki ağır parça daha vardı ve tüm bu eksiklikler tamamlandığında göz alıcı bir çekicilikle kuşatılacaktı. Tüm gözler onun üzerinde ve ben de perde arkasından onu izliyorum. Ha! Dakikalar sonrasında neler olacağı tahmin edilmez kesinlikle değildi!
Damarım yeniden atıyor. (Mari'nin Karadeniz damarı var jdjdkekfkekfkejd)
Mel tekerlekli sandalyesiyle perde arkasına ilerledi. Adrien elinde tuttuğu kağıt destesini rulo haline getirirken gözleri bir şeyi arar gibi etrafta dolaşıyordu. Oturduğum yere sinip hiçbir şey yapmadan gözlerimle onu takip ettim. Yanına gelen Kim onun omzuna iki kere vurdu ve bir şeyler söyledi. Başını salladı ve ona cevap verdi. Dudaklarını okuyamayacak kadar uzaktım ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lain: Son Yazgı (Ⅲ. Kitap) | Miraculous
FanfictionLain Serisi Ⅲ #together Âşık olmaya başladığım zamanlarda kimse sonsuzluktan bahsetmemişti. Öyle derin, öyle saklı, Kozasında kelebek olmayı bekleyen bir tırtıl gibi... Habersiz, saf ve dünyayı tanımayan bir ruh. O ruha karıştın ve bilmediğim, tanım...