"Gözlerimin rengi dur! Bulutlara dönemezsin..."
Sezen Aksu, Kurşuni Renkler
🐞🐾
🐞 Marinette Dupain-Cheng'in Ağzından 🐞
O günün sabahı gecenin getirdiklerini götürmüştü.
O günün sabahı yazgımıza acınır gibi sessizdi.
O günün sabahı gökyüzü gri, yeryüzü kurşuniydi ve benim yüreğim soğumuştu.
O günün sabahı ben terk edilmiştim.
Sabah güneşi hiç bu kadar buz olmamıştı. Bu yüzden sığınmak istedim, arandım yatakta, boşluğa dokundum. Gözlerimi aralamak çok zor oldu. Bir an önce onu görmek istediğimden gözlerimi sertçe ovuşturdum, bu gözlerimin sulanmasına neden oldu.
İçeriye bir rüzgâr misafir olup saçlarımı okşadığında mavilerimi açmış, onun yokluğunun ardından bıraktığı boşluğu görmüştüm.
"Adrien?" Sesim çatallı ve halsizdi. Sesimi duymaz diye bir kez daha seslendim odaya doğru. Geri cevap gelmediği için kaşlarım huzursuzlukla çatıldı. Elimi onun yattığı tarafa götürdüm. Soğuk. İçimi donduracak kadar buz kesmiş.
Üstümü yatağın köşesinde kalan kıyafetlerimi giyerek örttüm ve aceleyle yataktan indim. Odanın her köşesinde gözümü gezdirdim ama göremedim onu. "Adrien?"
"Marinette?" Duyduğum sesle irkildim nedense. Arkama döndüm, pembe kanepeden kalkıp yanıma gelen kwamimi gördüm. "Neler oluyor?"
"A-Adrien nerede Tikki?" Yutkundum sertçe. Kwamim yüzüme bakmaya devam edince ona sırtımı çevirdim ve onun banyoda olabileceğini düşünerek banyo kapısına geniş adımlar attım. Seslendim bir kez daha "Adrien?" diye. "Adrien, Adrien, Adrien..."
Yoktu.
Odaya geri döndüm. Saat kaçtı? Belki de kahvaltı hazırlamak istemişti? Evet, Adrien kahvaltıları severdi ve bana sürpriz yapmak istemiş olabilirdi. Aşağıdaydı ve pankek pişiyordu. Onun yanında gittiğimde bana kruvasan yapmam için yalvarırdı. Ona babamın her zaman kenarda bizim için ayırdığı hamurdan kruvasan yapardım. Birlikte kahvaltı ederdik. Evet, Adrien aşağıdaydı. O buradaydı.
Dün gece gerçekti. O geri dönmüştü.
"Ma-Marinette..." Bu sefer sesi titreyen ben olmadım. Odamın yerden açılan kapısına uzanacakken Tikki seslenmişti bana. Başımı kaldırdım. "Aşağıya inmeliyim Tikki. Adrien bekliyor."
"Mari-"
"Plagg'i uyandırır mısın? Birlikte kahvaltı edelim istiyorum."
"Marinette!" Kapımı açacakken gözümün önüne gelerek durdurdu beni. Siyah ve mavinin bulandığı büyük gözleri güneş yansımışcasına buğulu görünüyordu. Ağzımı açtım konuşmak için ama çıkmadı kelimelerim, boğazımda parçalandılar. Tikki'nin yüzgeçleriyle tuttuğu yüzüğü gördüm ya, dağıldı yüreğim.
"B-bu..." Titreyen ellerim yüzüme uzandı. Ayağa kalktım. Şokla açılan gözlerim bir yüzüğe bir de kwamime dokunuyordu. "B-bunu... Sen..."
"Çalışma masasının üzerindeydi." dedi cılız bir sesle. Bunu demesiyle birlikte başımı korkakça o tarafa çevirdim. Adımlarım bedenimi gömmek ister gibi yere yapışmıştı sanki, yürüyemedim. Ama gördüm. Bir kâğıt ve onun üstündeki bilekliği, bilekliğe tutturulmuş notu gördüm; okudum: Mutluluğunu benimle paylaştığın için minnettarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lain: Son Yazgı (Ⅲ. Kitap) | Miraculous
FanfictionLain Serisi Ⅲ #together Âşık olmaya başladığım zamanlarda kimse sonsuzluktan bahsetmemişti. Öyle derin, öyle saklı, Kozasında kelebek olmayı bekleyen bir tırtıl gibi... Habersiz, saf ve dünyayı tanımayan bir ruh. O ruha karıştın ve bilmediğim, tanım...