"Unutma, her şey iyi olacak. Bir yerde yeniden buluşacağız; buradan uzak bir yerde."
Harry Styles, Sing of the Times
🐞🐾
🐾 Adrien Agreste'in Ağzından 🐾
Âşık olmaya başladığım zamanlarda kimse sonsuzluktan bahsetmemişti. Hiç kimse beni hayata bağlayacak bir etken olduğunu söylememişti. Bunu kimse bilmezdi. Öyle derin, öyle saklıydı ki bu zamana kadar yaptığı tek şey beklemek olmuştu.
Aedonya, beklemişti. Bu bekleyişi yaşarken yardımını göstermişti ve bana "canı" olacağımı söylediği kıza ruhunu karıştırmıştı. Hiçliğin içinde sonsuzluğu gördüğümde kaburgalarımda hissettiğim yanma benim için her şeyi açıklayan bir yol olmuştu. Canımın kaburga kemiği kırıldığında ve bana işlendiğinde biliyordum ki artık biz birbirimize tutunmuştuk, canlarımızı kucaklamıştık.
Ben onun canıydım ve yaşamaya devam ettiğim sürece öyle kalacaktım.
Sağ avucumda tüm bedenime yayılan bir sıcaklık vardı. Parmaklarım bunun ne olduğu anlamak istercesine hareket etti. Avuç içimdeki sertliğin üzerini örten eli fark ettiğim gibi çatılı olan kaşlarım gevşedi. Tanıdım. Onu parmaklarından, elimi tutuşundan tanıdım.
Yanımdaydı.
Gözlerimi açtım, görüşüm bulutluydu. Boğazımda felaket bir kuru acılık vardı. Bu, yüzümü buruşturmama neden oldu. Doğrulmaya çalıştığımda bedenimin bunu tek başına yapamayacağını anladım. O sırada kulağıma dolan sesler ve görüşümde beliren yüzler duraksattı beni.
İki çift mavi göz heyecanla yüzüme bakıyorken neler olduğuna anlam vermeye çalışıyordum. O... Alix miydi? Ne zaman geri dönmüştü? Ve... Luka'nın burada ne işi vardı? Peki burası neresiydi? Ben neredeydim? Ben en son...
Gözlerim sonuna kadar açılırken acının dolaştığı boğazımdan kuru bir nefes geçti. Bedenimi bu sefer doğrultmayı başardım. İkisi aynı anda bana uzandı. Bir şeyler söylüyorlardı ama algım onlara kapalıydı.
Başımı hızla sağıma çevirdim. Gördüm onu. Tutuşmuş ellerimize baktım. Gerçek mi diye sorarken kendime, parmaklarımın onun parmakları kavrama şekli sıkılaştı. Yatıştırıcı bir nefes verdim.
Başımı kaldırdım. Bana ağlayarak bakan ikiliyle çakıştım. Ne zaman ağlamaya başlamışlardı? Neden ağlıyorlardı? Ben...
"Ben yaşıyorum." Sesim belki de duyulamayacak kadar kısıktı ama anlamışlardı. Alix gülerken aynı zamanda ağlıyordu. "Evet!" dedi ve zafer kazanmışcasına ellerini yumru yaptı. "Yaşıyorsun aptal!" deyip anlayamadığım bir hızla boynuma atıldı. Afallayarak geriye yaslandım. Luka ellerinin tersiyle gözlerini sildi. Dudaklarına kırık bir tebessüm vardı.
Ben yaşıyordum. Ben Marinette sayesinde yaşıyordum. Kaburgamda hissettim bu şey... can mıydı? Ben canlıydım. Benim bir ruhum vardı. Ben sahte değildim.
Alix geri çekildiğinde üstümde atamadığım şokun üzerine bir de Alix'ten olanları dinledim. Bunnix kimliğinin getirdiği sorumluluk tamamlanmıştı. Bunu söyledikten sonra mucizeyi yanıma koymasını afallamış hâlimle izledim. Bana bu zamana döndüğünde ikimizi Eyfel'in önünde baygın halde bulduğunu ve bizi Luka'nın da yardımıyla kendi evine getirdiğini öğrenmiştim. Neredeyse her şeyden haberdar olan Luka'nın burada olmasında sakınca yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lain: Son Yazgı (Ⅲ. Kitap) | Miraculous
FanfictionLain Serisi Ⅲ #together Âşık olmaya başladığım zamanlarda kimse sonsuzluktan bahsetmemişti. Öyle derin, öyle saklı, Kozasında kelebek olmayı bekleyen bir tırtıl gibi... Habersiz, saf ve dünyayı tanımayan bir ruh. O ruha karıştın ve bilmediğim, tanım...