21. Bölüm "Gerçek Değilim"

205 30 11
                                    

"Kalbin o duvarın kilidine anahtar oluyor sanki. Çeviriyorum, çeviriyorum ama kaçamıyorum."

Fleurie, Hurts Like Hell

🐞🐾

🐾 Adrien Agreste'in Ağzından 🐾

Kaybettim sanarken hiçbir zaman sahip olmadığımı anladım.

Geçmişin saydam perdesi gözlerimin önünde dalgalandı. Bana değersiz hissettiren, hiç olduğumu söyleyen o geçmiş. Her bir anı zerresini gördüm. Güldüğüm, ağladığım sevindiğim her bir anı. Hepsinde de annem var. Annem. Ölmedi. Yaşıyor. Hayır, uyuyor. Annem uyuyor. Annem ölmedi. Annem...

Ben. Ben kimim? Ben varım. Ben buradayım. Nefes alıyorum, veriyorum. Dizlerimin üzerinde, ellerim yere yaslı ve gözyaşlarımla birlikte varlığımı kanıtlıyorum. Buradayım. Ben insanım. Evet, ben insanım.

Titrediğimi hissetmeye başladım. Başım iki yana mı sallanıyordu? Duyduklarımın hepsini reddercesine başımı sallıyordum. "Hayır." Bu sözcük çıkıyordu dilimden ardı sırasında. "Hayır... Hayır... Hayır..."

Ben his canavarı değilim. Yalan söylüyor. Annem öldü. Kendini acındırıyor. Babam- hayır, babam değil. Reddediyorum çünkü o bir terörist. O yalancı. O düşmanım. Bana doğruyu söylemiyor. Uyduruyor.

Saydam perdenin önüne beliren o yıldız broş oldu.

Tekrar etmeye devam ettim. "Hayır... Hayır... Hayır..."

O benim annem. Hep benimleydi. Onu sevdim, çok sevdim ve Tanrı onu benden aldı. Her şey ilk başta bildiğim gibiydi. İşkolik bir baba, çocuğuyla vakit geçiren anne ve ben. İnsan olan ben. Canavar olan değil. Hiçbir zaman olmadım.

Yıldız broşu görüşümde parladı. Kalbim öyle bir çarptı ki bana olduğum ânı hatırlattı.

Başımı kaldırdım. Karşımda benim gibi yerlere kapanmış adamın hıçkıra hıçkıra ağlayışını izledim. Gabriel Agreste ağlıyordu. Annemi kaybettiğim gün bu kadar ağlamamıştı. Annemi kaybettiğim gün...

Ciğerlerim aldığım nefesle hiç olmadığı kadar şişti. Canım yandı. Zihnim baskı yapmaya başladı. Onun ağlayarak anlattıklarını kabul etmemi istercesine film şeridi gibi seriyordu tüm karanlığıma. Bir görüntü geliyor, gidiyor ve diğeri geliyor. Karanlığım aydınlanmaya başlıyor, aslını gösteriyor bana.

Ben gerçek değil miyim?

Uğur Böceği koluma sarıldı. Beni kaldırmaya çalıştı ama yerimden kıpırdamadım. Gözlerim kapandı, açıldı.

Annemi kaybetmemiştim çünkü o ne annemdi ne de ölüydü. Sahip olmadığım bir şeyi kazanamazdım. Ben hiçtim. Bir hiç... Ama hayır, olamazdı. Ben insandım. Ben insanım.

Uğur Böceği'nin ağladığını duymaya başladım. Onun aksine benim yüzüm tepkisizceydi ve yaşlar kontrolsüzce boşalıyordu gözlerimden. Ellerimi tuttu ve ona bakmamı istedi. Gözlerim hâlâ o adamdayken beni tutan elleri ittim ve öyle bir hızla öne atıldım ki zaman bu ânı işleyememiş olabilirdi.

Yakasına yapıştım. "Ne diyorsun lan sen?" Salladım tüm gücümle. "Ne diyorsun? Ne dediğini biliyor musun?! Ne demek his canavarı? Doğruyu söyle!" Sesim dalga dalga çapan deniz gibiydi. Titreyen ellerimden biri yakasından boğazına tırmandı. Yaşlı gözleri korkuyla açıldı. Korkuyordu. Şimdi de korkuyordu.

Lain: Son Yazgı (Ⅲ. Kitap) | MiraculousHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin