Saklı Kalan Kişi...

611 47 15
                                    


Bilincim kendine gelmeye çalışırken önümde ki karanlık sisler yok olmaya başlamıştı. Nerede olduğumu bilmiyordum gözlerimde ağır bir yük varmış gibi açamıyordum. Derim, boğazım çok acıyordu.

Kollarımı hareket ettirmeye çalıştığımda acı ile inlemem bir olmuştu.

"Mine çiçeğine hiç maruz kalmadın sanırım."

Duyduğum kalın tok sesle gözlerimi zorlasam da sonunda açabilmiştim. Bakışlarım ilkte netliğini kazanamasa da saniyeler sonra görüş alanıma beyaz bir ışık girmişti. Sonra her şey netliğe kavuşmuştu. Ellerime baktığımda üstünde benek, benek lekeler vardı. Bakışlarım odanın içinde turlarken sarı koltuğa oturmuş Siraç'ı görmem bir olmuştu.

"Ne işin var lan senin burada?" dediğimde buz renginde ki mavi gözlerini üzerimden çekmeden " Lan? Seni buraya ben getirdim." Dediğinde yerimde dikleşmiştim.

"Merih nerede? Ayrıca sen neden getiriyorsun ki beni?" dediğimde bıkmış gibi geriye doğru yaslandı.

"İkizin sana nasıl katlanıyor?"

"Katlanamıyor."

"Normal, asabi, asi bir ikize hiç kimse katlanamaz."

"Ha ha ha çok komiksin Siraç Bey." Dediğimde tek kaşını kaldırarak meydan okur bir tarzda yüzüme bakmaya başladı.

"Adımı unutturmamışım." Dediğinde aynı bakışları bende ona atmaya başladım.

"Babamın düşmanının oğlunun adını unutmak mı? Asla!" diye öldürücü bir şekilde gözlerimi araladığımda Siraç gözlerini devirerek karşılık verdi.

"Ailelerimiz eskiden düşmanmış! Şimdi değiller hem o zaman bizim yaşlarımızdalarmış."

"Eee bu senin babanın anneme yaptıklarını değiştiriyor mu?" dediğimde Siraç dişlerini sıkarak susmayı seçmişti. Ama bu susmasında tuhaf bir şey hissetmeye başlamıştım. Arkamda ki gölgeme baktığımda Siraç'tan hafif bir kıkırdama sesi gelmişti. Sinirli bir şekilde ona döndüğümde gülmesini bir mum gibi söndürmüştü. Ve yüzüme ciddi bir şekilde bakmaya başlamıştı.

"Neden öyle bakıyorsun?" dediğimde dudağı tekinsiz bir şekilde kıvrılmıştı.

"Hiç." Diyerek oturduğu yerden kalkmıştı. "O iğrenç şeyleri iç profesör söylemişti." Diye masanın üstünde duran kanları gösterdiğinde bir şey söylemeden alıp içmeye başladım. Bakışlarım ona kaydığında elimde ki kanlara iğrenir gibi bakıyordu. Sırf ona inat bir şekilde gözüne sokarak içiyordum. Yüzünü daha fazla buruşturmak yerine benim bu hareketime gülerek karşılık vermişti. Elimde ki kanın bittiğini anladım zaman dudaklarımdan uzaklaştırdım ve oturduğum yerden kalkarak çöp kutusuna attım. Geri ona döndüğümde kapıya yaslanmıştı ve birine kenetlenmişti.

Revirden çıkmak için kapıya doğru ilerledim ama kapının önünde yalı kazığı gibi dikilmeye devam ediyordur. Yalandan öksürür gibi yaparak dikkatini çekmeye çalışsam da bakmamıştı. Nereye bu kadar odaklandığını merak ettiğimde odak noktasının kimde olduğunu fark etmiştim. Arel'e dikkatli bir şekilde bakıyordu.

"Erkeklerden hoşlandığını bilmiyordum." Dediğimde bakışları anında bana kaymıştı.

"Ne saçmalıyorsun sen?" diye sert bir şekilde konuştuğunda Arel'i işaret ettim.

"Arel bey seni baya etkilenmiş yani görünen köy kılavuz istemez Siraç". Diye yanından geçip koridora çıktığımda koşar adımlarla yanıma gelmişti.

"Saçma ve gereksiz düşünceni normalde takmam ama aklında öyle bir şey geçmesin. Kızlardan hoşlanırım." Diye benimle birlikte merdivenlere yöneldiğinde köşede duvara yaslanmış Arel ile göz göze gelmem bir olmuştu. Fakat o bakışlarını yanımda ki Siraç'a çevirmişti. İkisine baktığımda birbirlerine öldürmek ister gibi bakıyorlardı.

Melez Kız / Kanlı AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin