Sürpriz Misafir

459 37 14
                                    

Bakışlarım ona kaydığında yine o soğuk ve öfkeli bakışlarını Arel’e dikmişti. Arel bakışlarını geri Siraç’a çevirdiğinde ikisi arasında sessizliği andıran bir savaşın olduğunu görebiliyordum.

“Sana teklif etmedim Siraç her yerden atlama.”

“Atlamıyorum.” Diyerek yanıma gelip birden elimi tutmuştu. “O benimle, bana sözü var. Ayrıca rakipleri hep birbirleri ile gidiyor. Yani git başka bir kıza teklifte bulun. Gerçi senin tekliflerinin sonu farklı bitiyor ama Mirayı o tekliflerinin arasına bile alamazsın.” Diye üstü kapalı bir şekilde tehdit ettiğinde Arel dişlerini sıkarak ona doğru bir adım attı.

“Siraç, laflarına dikkat et! Dolunay yakın unuma.”

“Ne o? Dolunay gelmeden önce kurt gücümü mü? Kendi enerjine çevireceksin. Senin gibi korkaklar anca bunu yapar.” Diyerek cadıları aşağılan bir tarzda konuştuğunda aralarında ki her nasıl bir düşmanlıksa kendimi dâhil etmemek için elimi Siraç’ın elinden çektim.

“İkinizin arasında nasıl bir husumet varsa bunu benim yanımda yapmayın! “ dedikten sonra Siraç’a döndüm. “Bu arada seçimleri ben yaparım. Kiminle gideceğimi de ben belirlerim.” Dedikten sonra Arel’e baktım.
“Akşam olmasan sana haber veririm.” Dediğimde Arel gülerken Siraç öfkeli bakışlarını bana çevirmişti. “Sende kendi hayal dünyanda yaşamayı bırak.” Diyerek yanından geçip okula doğru yürümeye başlamıştım.

Okulun içine girdiğimde peşimden geldiğini hissedebiliyordum. Ama aldırış etmemeye çalıştım. Kızların soyunma odasına gireceğim sırada kurt hızını kullanarak önüme geçmişti.

“Onunla gitmeyeceksin değil mi?” diye kibar bir şekilde sorduğunda şaşırsam da kendimi bozmadım.

“Gidebilirim, gitmeyebilirim. Sana ne Siraç? Sen o omuzunda uyuttuğun kızlarla gitsene,” diye ima yaptığımda hafifçe gülmüştü.

“Şakamı ciddiye mi aldın sen?”

“Her şakanın bir altında gerçeklik yatar.”

“Hm Çağatayı ve senin gerçekliliğin gibi mi?” diye şakamı öne sunduğunda sadece gülümsedim.

“O sadece arkadaşımdı. Ama senin onunla nasıl bir arkadaşlığın var orası hala aklımda bir soru işareti.” Dediğimde sırtını kapıya yaslayarak gülümsedi.

“Soru işaretini aydınlığa kavuşturayım o zaman, küçük bir ipucu Çağatay’ın soyadı ne?” dediğinde kaşlarımı çatarak “Ersoy?” diyerek sorusunu yanıtladığımda gülümseyerek tek kaşını kaldırmıştı. Ha siktir! Ben bunu nasıl daha önce düşünememiştim ki...

Egemen Ersoy, Çağatay Ersoy… Çağatay Egemenin çocuğuydu bu yüzden yakın arkadaşlardı. Siraç’ın evinden aldığım fotoğraf şimdi anlama kavuşmuştu.

“Şimdi anlıyorum neden bu kadar yakın olduğunuzu…"

“Sorsan söylerdim evime aldığımda fotoğrafımızı almana gerek yoktu hırsız ceylan.” Dediğinde ona sertçe bakmıştım.
“Fotoğrafınızı al-“

“Almadım mı diyeceksin?” dedikten sonra elini cebine atıp fotoğrafı göstermişti. Tek kaşını kaldırıp meydan okuduğunda sadece gülümsedim.

“Sorsan söylerim demiştin ama kura oyununda sana sordum. Ama söylememiştin. Bende-“

“Sende ajanlık oyununa başvurdun ve fotoğrafı evimden çaldın.” Dediğinde sertçe omzuna vurdum.

“Çalmadım geri yerine koyacaktım.” Dediğimde yumruklarımdan kaçarken gülmeye devam ediyordu.

“Tamam, dur, anladık çaldın.” Dediğinde bir kez daha vuracaktım ama bileğimi hızlı bir şekilde tutarak beni kendine çekmişti. Ve hızla sırtımı duvara doğru yaslamamı sağlamıştı.

Melez Kız / Kanlı AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin