Gölge ve Melez'in Yarışı...

488 38 11
                                    

"Siraç!" diye kendimi zorlayarak dudaklarımı aralamıştım. Ama cevap vermiyordu, kafası yana yatmıştı. Sarı saçları yüzüne düşmüştü. Ortam da ki sessizlikten faydalanarak kalp sesini dinlemeye başladım. Normal bir kurda göre çok yavaş atıyordu.

Yerden destek alarak kalkmaya çalıştım ama bacaklarım titrediği için geri yere düşmüştüm. Dizlerim sert zeminle buluşurken sürünerek yanına doğru gitmeye çalıştım. Yanına vardığımda nefes alışları düzensiz olduğunu fark etmiştim.

"Lan! Şaka mı yapıyorsun!" diye yüzüne hafifçe vurduğumda yüzü yana yatmıştı ama gözlerini açmamıştı, bakışlarım karnına kaydığında yaranın kapanmadığını fark etmiştim. Ellerimi omuzlarına koyarak sarsmaya başladım. Belki acısını hissederek kendine gelir diye düşünsem de düşüncelerim yerli bir olmuştu.

"Siraç! Korkutmaya başladın artık! Şaka yapıyorsan biran önce kes!" diye bağırdığımda sadece kendi sesimi duymuştum. Sesim boş duvarla çarpıp geri gelmişti. Bakışlarım merdivenlere kaymıştı. Oyun bitmişti neden görevlilerden birisi gelmiyordu?

"Oyun bitti! Kazandım işte neden görevliler gelmiyor!" diye bağırdığımda sesim birden titremeye başlamıştı. Saçmalama Mira, ağlayacak halin yok şuan!

"Siraç uyan artık!" diye sarsmaya devam etmiştim. Sonra bakışlarım tekrar karnına kaymıştı. Hala kapanmıyordu. Zehir vücudun da dolanıyor olmalı ki bu şekilde baygındı. Kanımdan ona vermeyi düşünsem de veremezdim. Çünkü benim kanımda da zehir vardı. Yine ona etki edecekti. Başımda ağrı gözlerime vurduğunda ellerimi başıma koyup derin derin nefes almaya başladım. Gözlerimi geri araladığımda siyaha büründüğünü fark etmiştim. Zehir çok ilerlemeye başlamıştı nasıl bir zehir ki bu melez kanımı bile etkiliyor? Kan içmediğim sürece bu zehir kanımda dolaşmaya devam edecekti.

Bakışlarım tekrar merdiven ile Siraç arasında gidip geliyordu. Acaba onu taşıyarak dışarıya çıkartabilir miyim? Denemekten zarar gelmezdi. Yerden destek alarak ve gücümü toparlamaya çalışarak Siraç'ın kolunu tutup boynuma attım. Bir... İki ve Üç! Diye içimde son sayıyı söyledikten sonra yerden kaldırmayı denedim. Kaldırdığım an ikimizde yere düşmemiz bir olmuştu.

"Aah! Siktiğimin yarışını kazandım işte! Neden yardıma gelmiyorsunuz!" diye tekrar bir umutla bağırmıştım. Ama hiçbir şekilde dönüt alamamıştım.

Son şans olarak bileğimi ısırıp Siraç'ın dudaklarına götürdüm. Zehir ne kadar olsa da belki bir umut etki edebilirdi. Aniden öksürerek kendine geldiğinde gülerek yüzüne baktım. Kafası yerde gözlerini zorla da aralamayı başarmıştı.

"Biliyordum," diye fısıldadığımda ilkte bana boş gözlerle baktı. Sonra gözlerini kısarak yüzüme daha da dikkatli bakmaya başladı.

"Ağladın mı sen?" dediğinde çatılı olan kaşlarım serbest bırakarak elimi yüzüme götürdüm. Gözyaşlarım elime geldiğinde ağladığımı yeni anlamıştım. Peki, neden ağladım ki? Neden ağladığımı anlayamadım?

"Ağlamadım, sadece canım yanıyor." Dediğimde Siraç yerinde doğrulmaya çalıştı. Ama inleyerek geri kendini yere bırakmıştı.

"Yaran neden kapanmıyor?" dediğimde elini karnına götürdü. Canı acısa da belli etmemeye çalışarak "Kapanır birazdan," diye geçiştirmişti. Okyanus gözleri acı içindeyken saklamaya çalışması çok saçmaydı.

"Yarışmayı bitmedi mi?" dediğinde sadece omuz silktim.

"Bilmiyorum, hiçbir görevli bizi almaya gelmedi." Dediğimde yerinde doğrulmaya çalışmıştı. Yerden kalktığı an tökezleyerek yere geri kapaklanacaktı ki ellerini tutarak düşmesini engelledim. Ona nazaran durumum biraz daha iyiydi. Ayakta durabiliyordum. Siraç'ın ilk kez masum olan bakışları ellerimize kaydığında çekmeye çalıştım. Ama buna izin vermemişti.

Melez Kız / Kanlı AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin