Eğitim

420 46 27
                                    

Uykumun derinliklerinde kaybolurken gözüme gelen güneş ışıkları ile karanlıktan kopup aydınlığıma kavuşmuştum. Gözlerimi hafif araladığım da günün yavaştan doğduğunu ve siyah perdemin arkasından odama sızdığını görebiliyordum. Yerimden doğrulup saate baktığımda okul saatinin geldiğini yeni fark etmiştim. Yataktan kalkıp odamda ki banyoya doğru ilerledim.

Günlük işlerimi hallettikten sonra geri odama dönüp okulun vermiş olduğu formaları giyindim. Aşağı kata indiğimde Merih'in varlığını evde hissedememiştim. Sanırım erken çıkmıştı. Mutfağa yönelip mini buzdolabını açtım ve içinden iki tane kan torbası alarak geri kapattım. Üstüme akıtmamaya dikkat ederek kanlarımı afiyetle içtikten sonra ağzımın kenarından akan kanı sildim.

Tek zaafımsın.

Bir tane daha kan torbası alacağım sırada telefonumun çalması ile bu düşüncemi geride bıraktım. Ve kimin aradığına baktım. Arayan Siraç'tı. Onu daha fazla bekletmeden açıp masaya bıraktım ve aynanın karşısına geçtim.

"Efendim Siraç?"

"Günaydın dünyanın en güzel melezi." Dediğinde aynanın karşısında sadece gülmekle yetinmiştim.

"Bu gülme sesi sana da günaydın dünyanın en yakışıklı sevgilisi demek mi?" dediğinde saçlarımla uğraşmayı bırakıp gülerek telefonu elime aldım.

"Kendi kafanda çizip oynamayı çok seviyorsun sanırım?"

"Hm çizip oynamayı bilmem de kafamın içindekini sevdiğim doğrudur." Dediğinde ne söyleyeceğimi bilememiştim. Siraç sessizliğimi fark etmişti ki kahkahası kulaklarıma ilişmişti.

"Ve yine Mira Öztürk'ü susturarak güne başlamış bulunuyoruz. Oradan kızarmış yanaklarını görebiliyorum." Dediğinde kaşlarımı hafifçe çatmıştım. Görebiliyorum derken? Bakışlarım pencereye kaydığında adımlarımı o yöne çevirdim. Arabaya yaslanmış ve gülerek yüzüme bakıyordu. Gülerek ona baktığımda arabasına yaslanmayı bırakıp eli ile gelmemi işaret etmişti.

"Mira Öztürk'ü ayağıma çağırmak gibi olmasın ama ağaç oldum burada güzelim." Diye son yeri hafif bir isyankâr şekilde çıkarttığında aynı onun bana yaptığı gibi bende ona sataştım.

"Ne o yakışıklı, beklemelere alışık değiliz her halde?" dediğimde yüzünde oluşan şaşkınlığı buradan görebiliyordum. Bu aşırı eğlenceliydi.

"Sen az önce bana yakışıklı mı dedin?" dediğinde gülerek pencerenin önünden çekilip eşyalarımı aldım ve kapıdan çıktım.

"Demiş olabilirim sonuçta yakışıklı bulduğum her erkeğe bunu söylüyorum." diyerek yanında bittiğimde telefonu kapatıp cebine atmıştı.

"Her erkeğe söylüyorsun?" diyerek az önceki sözlerimin üstüne vurgu yaparak tek kaşını kaldırmıştı. Mavi gözleri okyanusu andırırcasına parlarken sadece gülmekle yetinmiştim.

"Ne oldu rahatsız mı oldun?" dediğimde gülerek omuz silkti.

"Hayır, sana hak veriyorum sonuçta bende güzel bulduğum her kıza-"

"Eee?" diye lafını kestiğim sırada yüzüme bakıp güldü.

"Yalan söyleyemem, hiçte güzelim lafını kullanmadım." Dediğinde gülmem iki katına çıkmıştı. Ama bu kışkırtma oyunu aşırı derece de hoşuma gitmişti. Arabanın kapısını açarak ona baktım.

"Bende yalan söyleyemem." Dediğimde sözlerini tekrar edeceğim sanmıştı ama aksini söyledim. "Yakışıklı gördüğüm, göz zevkime uyan birisi ile tanıştığımda söylüyorum." Diyerek arabaya bindiğimde Siraç başını eğerek yüzüme baktı. Derin bir nefes aldığında ona doğru eğilerek "Ne oldu canım?" dedim.

Melez Kız / Kanlı AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin