Büyük Nefret

314 37 47
                                    

Nefes alamıyor gibiydim. Sanki kalbim atmıyor, öylece içimde boş boşa duruyor gibi hissediyordum. Oturduğum yerden kalkarak onun yanına gittim. Teni buzu andıracak derece de soğuk ve beyaza yakındı. Kalbinin sesini duyamıyordum.

"Gıcık," diyerek yanına oturup elini tuttum. "Hadi aç gözlerini uyuzluk yapma," desem de sesimin titremesine engel olamamıştım. Onu hissedemiyordum sanki canımın yarısını almışlardı.

"Merih lütfen," desem de ne gözlerini aralıyordu nede bir tepki gösteriyordu. Bileğimi ısıracağım sırada bir el buna engel olmuştu. Kim olduğuna baktığımda amcamdı.

"Ben ikizimi öldürmedim," diye çaresizce amcama baktığımda beni hızla kendine çekip sarıldı.

"Merih ölmedi bebeğim. Sadece... İkizini uyuttun." Dediğinde başımı göğsünden kaldırıp yüzüne baktım. Amcam yüzümü okşayarak "Nasıl yaptığını hatırlıyor musun?" dediğinde başımı iki yana sallamakla yetindim. O an nasıl bir büyü yaptığımı geç, ben Merih'e saldırdığımı bile bilmiyordum.

"Mira, güzel yiyenim bak bunu çözebilecek olan sensin. Kendini zorlaman lazım yoksa kardeşin uyanamayacak. Şuan rahatça uyuyor gibi görünüyor ama uyanamadığı için acı çekiyor. Nasıl bir büyü yaptığını bul güzelim." Dediğinde gözlerimin buğulanmasına engel olmamıştım. Kardeşimi öldürmemiştim ama ölmekten beter etmiştim. Yaşıyordu ama yaşayamıyordu. Bütün çareler benim ellerim ve zihnimin derinliklerindeydi ama ben ne yapacağımı nasıl bulacağımı bilmiyordum. Sanki çıkmaz bir sokağa girmiştim ve ne kadar yolumu bulmak için geriye doğru adım atsam o kadar kayboluyordum.

"K-kanım nasıl işe yaramaz amca? Hani melez kanları her derde çareydi."

"Evet, kanın her derde çare oluyor. Zaten zehrini kanınla yok etmişsin ama büyünle onu uyutmuşsun. " dediğinde oturduğum yerden kalktım. Ve bakışlarımı evde gezdirdim fakat zihnimde hiçbir kare canlanmıyordu. Ormana gidişimi, saklı uçurumu düşünmeye başladım. Yanıma gelenin Miray değil de Merih olduğunu hayal ettim. Saldırışlarım, ısırışlarım ve hareketsiz bıraktığım an... Anılarımı düşünürken kendimi bulunduğum zamandan daha da yorgun hissetmeye başlamıştım. Bedenimi ayakta tutamıyordum ayaklarım yerden çekilirken zihnim ve gözlerim kendini karanlığa hapsetmişti. Karanlığa tam çekilmeden önce onun korku dolu sesi son anda kulaklarıma çarpmıştı.

"Yavru Ceylan! Kendini bırakma! Gökay abi neler oluyor?"

🩸🐾

Gözlerimi aralamak istemesem de gözlerime vuran ışıkla karanlıktan çekilmeye başlamıştım. Elimi alnıma koyarak ışığı köreltmeye çalıştım. Gözlerimi araladığımda güneşi selamlamam bir olmuştu. Belimde keskin bir ağrıyla irkilerek yerimden doğruldum. Ellerime değen soğukluk ve çimenlerle bulunduğum yerden tamamen kalktım.

Neredeydim?

Bulunduğum yere baktığımda ormanda ve uçurumun kenarındaydım. Ama bu nasıl olabiliyordu ben az önce amcamın evinde değil miydim?

"Siraç!" diyerek ona seslendiğimde ağaçların arkasında bir hareketlenme olmuştu. Ne halt ediyorsunuz? Uçurumun kenarında durmayı bırakıp ağaçların olduğu tarafa doğru yürümeye başladım. Sarmaşıklardan geçtiğimde Siraç'ı görmeyi umarken Merih'i görmüştüm.

Merih yüzüme korkarak bakıyordu ve ellerini havaya kaldırarak " Korkuyorum Mira, lütfen o şekilde yanıma gelme" diyerek dolan gözlerle yüzüme bakıyordu.

Merih'in sözleri üzerine elimi yüzüme götürdüğümde melez yüzümün ortada olduğunu fark etmiştim. Kendimi toplayarak melez yüzümü saklamaya çalıştım. Emin olduğumda gözlerimi aralayarak ona baktım.

Melez Kız / Kanlı AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin