Yorucu gün...

564 45 11
                                    


Üstümde ki büyünün etkisini kaybettiğini hissettiğimde bileğimi geri yerine oturmaya çalıştım. Ah!

Kendimi biraz daha toparladıktan sonra olduğum yerden kalkarak üst kata doğru ilerlemeye başladım. Kafam karışmış bir şekilde merdivenlerden çıkarken sınıfımın olduğu kata geldiğimi fark bile etmemiştim. Sınıfa girmeden önce kendimi lavaboya attım.

İçeriye girdiğimde hiç kimseler yoktu. Bu iyiydi. Ağır adımlarla aynanın yanına doğru ilerledim. Aynada kendimi batığımda saçlarımın kabardığını ve yüzümün çok soluk olduğunu fark etmiştim. Gittikçe kana ihtiyacım olmaya başlamıştı. Aynada kendime bakmayı bırakıp elimi yüzümü yıkamaya başladım. Musluğu kapatacağım sırada bileklerim dikkatimi çekmişti. Kızarmışlardı...

Peki nasıl olabilir? Bunun olmaması lazımdı. Vücudum insanların ki gibi değildi ki, neden iyileşmedi? Büyü ile kızarıklığın yok olduğunu düşünsem de vücudum bitkin olduğundan dolayı büyüyü yapamıyordum.

Bileklerimi kapatarak lavabodan çıktım. Sınıfa doğru ilerlediğimde iki üç kişi yüzüme tuhaf, tuhaf bakmaya başlamışlardı Onlara aldırış etmeden sınıfa girdim. Sırama oturduğum an Toprak ve Masal yüzüme dikkatli bir şekilde bakmaya başlamışlardı.

"Niye öyle bakıyorsunuz? Ölü mü gördünüz?" dediğimde Toprak eli ile beni göstererek "Ölü görmüş kadar olduk. Hayırdır ölüler otobüsüyle geldin de ben şu durakta iniyim mi dedin? Ne oldu sana?" dediğinde o kadar kötü gözüktüğümü düşünmüyordum.

"Bir şey olmadı." Diyerek ona cevap verdiğimde kaşlarını çatarak başını iki yanına sallamıştı.

"Kan içtin mi sen?" dediğinde  sadece başımı sallamıştım. " O zaman neden böylesin Mira? Kurtların sınıfına mı gittin? Mine çiçeğine yine mi maruz kaldın." Dediğinde başımı tekrar olumsuz bir şekilde salladım.

"Gayet iyiyim Toprak sakinleşir misin?"

"Evet baya iyisin ya." Diye dalga geçtiğinde anından ciddileşti. "Bayılacak gibi bakıyorsun Mira. Yanımızdayken böyle değildin ayrıldıktan sonra-" dedikten sonra durdu. Sonra yüzüme dikkatli bir şekilde bakarak kaşlarını çattı. "Harbi ya sen yanımızdan ayrıldıktan sonra nereye gittin? " dediğinde derin bir nefes aldım.

"Hani lavaboya gidiyorum dedim ya Toprak. Belki de profesörün verdiği kan bozuktu böyle oldum. Olamaz mı?" dediğimde düşür gibi yaptı. Birden ayağa kalkıp" Burada dur sana kan getireceğim." Diyerek sınıftan dışarıya doğru vampir hızı ile çıkmıştı. Onu durduramamıştım.

Çok sürmeden Toprak elinde iki tane kan torbası ile yanıma gelmişti. " Al bakalım, bunları iyi gelmezse revire gideriz." Dediğinde sesimi çıkartmadan elinde ki kan torbalarını aldım.

Birini masaya bırakıp bir diğerinin tıpasını açarak dudaklarıma götürdüm. Kanı yavaş bir şekilde içerken boğazımda tarifi olmaksızın bir acı oluşmaya başlamıştı. Kan torbasını dudaklarımdan bir hışımla çektim.

"Bunun içine ne var?" diye bağırdığımda Toprak şaşkın bir şekilde yüzüme bakmaya başlamıştı. Elimi boğazıma atıp derin derin nefes almaya başladım. Bugün başıma gelmeyen bir şey kalamamıştı!

Öksürerek acıyı yok etmeye çalışırken içtim kanın geri ağzıma geldiğini hissettiğimde vampir hızımla sınıftan çıkıp lavaboya girmem bir olmuştu. Kendimi bir kabine atıp içtiğim bütün kanı çıkartmıştım. Ağzımda ki tuhaf tadın ne olduğunu yeni anlamıştım. Kurt boğan!

Ama kanların içinde ne işi olabilir? Sırtımı kabine yaslayarak bitmiş olan enerjimi toplamaya çalışıyordum. Bacaklarım, ellerim titremeye başlamıştı.

Melez Kız / Kanlı AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin