İrade Savaşı

335 30 75
                                    

"Merih..."

Dudaklarımdan sadece ismini fısıldayabilmiştim. Donmuştum, hareket edemiyordum. Gördüğüm görüntünün kabus olmasını diliyordum. Ellerimde olan kanın Merih'in, canımın parçasına ait olmasını istemiyordum.

Bakışlarım kısa süreliğine ellerime kaydığında kurt kanı burnuma dolmuştu. Bedenim titreyerek kanla kaplanmış karın üzerinde yürümeye çalışıyordum ama bacaklarım buna izin vermeyerek dizlerimin soğukla buluşmasını sağladı. Kafamı kaldırdığımda ikizimin dibinde, kanlar içinde bulmuştum. O an her şey tuzla buz olmuştu.

Zihnimde karanlık olan kısım sanki kilidi açılmış gibi önümde sergilenmeye başlamıştı. Beni bulan Merih'ti... Yanıma gelerek sakinleştirmeye çalışan oydu... Kokusunu alamadım, onu hissedemedim. Zihnimde nasıl bir hâkimiyet kurmuştu ki karşımdakileri kendisi gibi gösterebiliyordu.

"Merih, aç gözlerini lütfen." Diyerek bileğimi ısırarak dudaklarına götürmüştüm. Boynuna baktığımda parçalanmış şekilde gözüme çarpmıştı. Ela gözlerim anında dolarak başımı iki yana salladım. "Bunu sana yapmak istememiştim." Diyerek kanımın etki etmesini bekledim. Ama her yeri yara, bere, kan içindeydi.

"Merih beni bırakma, hadi aç gözlerini ikiz, ben...Özür dilerim lütfen aç gözlerini ikiz!"

Kanımın işe yaraması gerekti. Onu kaybedemezdim. O benim bu hayata güvenebileceğim tek kişiydi. Canımın yarısı, benim bir diğer parçamdı. Ona zarar vermeye kıyamazken zihnimde ki bu şey yüzünden ne hale getirmiştim.

"Lütfen..." diyerek kafamı göğsüne koydum. Kalp atışlarını duyamıyordum. Nefes almıyordu. Merih beni bırakamazsın. Ben sensiz nasıl güçlü kalacağım. Lütfen pes etme...

"Mira!"

Adımı ormanın derinliklerinde duyabiliyordum. Ama bağırmaya gücüm yoktu. Ayak sesleri bulunduğumuz konuma doğru yöneldiğinde kafamı Merih'in göğsünden kaldırmadım. Kaldıramadım çünkü o görüntü ile tekrar karşılaşmak istemiyordum.

"Merih!"

Öykünün acı dolu çığlığı kulaklarıma dolduğunda tutmuş olduğum hıçkırıklarım bağımsızlığını ilan ederek beni ele geçirmişti. Birisi ellerini omzuma koyarak Merih'ten uzaklaştırmaya çalışıyordu. Ve bunu başarmıştı da, kim olduğunu bilmeyerek elinden kurtulmaya çalıştım.

"Bırak! Onu bu hale ben getirdim, bırak beni!" diye bağırıyordum ama beni tutan kişi  karnımda olan ellerini daha da sıkılaştırarak sırtımı göğsüne iyice bastırmıştı.

"Mira sakinleş," dediğinde tok sesin sahibini ve beni tutan kişiyi kim olduğunu anlamıştım.

"Siraç yalvarırım bırak... Onu kaybedemem." Dediğimde dudaklarını kulağıma doğru yaklaştırdı.

"Onu kaybetmeyeceksin, aynı şekilde kendini de," dediğinde elinde debelenmeyi bırakmıştım. Siraç debelenmediğimi fark ettiğinde karnımda olan ellerini biraz daha gevşetmişti. Bakışlarım Merih'e kaydığında aynı bıraktığım gibi görmüştüm. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken bacaklarımın titremesine engel olamıyordum.

"Aman tanrım."

Amcamın sesini duyduğumda umut dolu gözlerle ona baktım. Amcam bir bana bir Merih'e bakıyordu.

"Ne oldu burada?" dediğinde konuşamamıştım. O anı anlatamamıştım. Ona yaptıklarımı söyleyememiştim.

"Amca yalvarırım kurtar onu." Diyebilmiştim. Ama boğazımda ki yumru buna bile izin vermeden hıçkırıklarımı atağa geçirmişti. Amcam bana daha fazla bakmayarak Merih'in hizasına indi. İlk boynuna baktı ardından üstünde ki yırtılmış olan tişörtünü çıkartıp yaratmış olduğum izleri inceledi. Neden iyileşmiyordu. O kurttu üstüne üstlük karanlık kurttu.

Melez Kız / Kanlı AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin