Son Etap

471 40 8
                                    

Onun sesini duyduğumda düşüncelerim, gücüm hepsi yok olmuştu.

Deney “Ah ne üzücü, ölecekleri zaman bile onu düşünüyorsun. Ama bak o seni gram umursamıyor.” Diye konuşurken onları dinlememeye çalıştım.

Yapabilirsin Mira! Canımın acısını unutmaya çalıştım ve bütün öfkemi, sinirimi içimde biriktirmeye başladım.

“Mira yaparsan daha da güçsüzleş-“ diye konuşacağı sırada sesi aniden kesilmişti. Ayağa kalkamaya dermanım yok denecek kadar azalmıştı. Ama biran önce şu lanet yarışın bitmesini istiyordum.

Elimle yerden destek alırken sıvı bir şeyin elimle temas ettiğini anladığımda gözlerimi açarak yere bakmıştım. Kapının diğer tarafından kan geliyordu. Hayır… Hayır… Hayır

Hızla yerden kalktığımda başımda şiddetli bir ağrı oluşsa da umursamadan küçük parmaklıktan onlara baktım. O şey Siraç’ın üstündeydi ve kanını emiyordu.

Gördüğüm görüntü ile kendimi tutamadan büyük çığlığımı atmam bir olmuştu. Bu etapta büyünün yasak olduğunu biliyordum ama bileklerimde gücümü hissedebiliyordum.

Çığlıklarım sona ererken kendimi yere atmıştım. Bütün her yer kırılmaya başlamıştı. Kenarda duran cam küçük çatlaklarla kırılırken yaratık köşe bucak kaçmaya çalışıyordu. Bakışlarım ona kaydığında boynundan ve karnından oluk, oluk kan akıyordu.

“Ona ne yaptın!” diye bağırdığımda melez yüzümün her zamankinden daha da belirginleştiğini hissedebiliyordum. Kolumun acısını artık hissetmiyordum. Güçsüzleşmem gerekti ama aksine kendimi neden daha da güçlü hissediyordum.
Denek soğuğun etkilemediği bir yere geçtiğinde vampir hızımla yanına gidip yere fırlatmıştım.

“Sana, seni de kardeşlerin gibi öldüreceğimi söylemiştim değil mi?” diye üstüne çıktığımda hareket edemez hale gelmişti. Vampir ve kurt dişlerimin bağımsızlığını ilan etmesini sağladığım an dişlerimi boyuna geçirmiştim.

“Kanın insan kanı gibi.” Diyerek dudaklarımdan akan kanı sildikten sonra sarı saçlarından tutup o kırılan cama doğru götürdüm. Cam tamamen kırılmıştı ve içeriye buz gibi soğuk işliyordu. Denek elimde birkaç kere debelense de en sonunda kas katı kesilerek diğerleri gibi kuma dönüşmüştü.

Kumların arasında iki tane anahtar çıktığında açılmayan kapıların kilitleri olduğunu anlamıştım.

Birden odayı dolduran alarm sesi gibi bir ses oluşmaya başlamıştı. Süre!
Kapıya doğru koşacağım sırada onun sesi ile durmak zorunda kalmıştım. Bakışlarım ona kaydığında çok kötü görünüyordu. Sikimişim yarışını!

Yanına gittiğimde yarası daha da kötüleşmişti. Bileğimi ısırarak dudaklarına götürdüğümde başını geriye itmişti.

“Ölmek mi istiyorsun! İçsene!”

“İ-iğrenç ama”

“Üzgünüm Siraç Bey, kanımın tadını değiştiremiyorum. İç şunu!” desem de dudakları bir mühür gibi kapatmıştı.

“İçmiyor musun?” dediğimde başını iki yana sallamıştı. “Peki,” diyerek yarasına bastırdığımda inleyerek öne doğru eğilmişti. Ama ağzını yine açmamıştı.

“Burada ölmek mi istiyorsun?”

“Neden yardım ediyorsun ki!”

“Neden benimle gereksiz yere tartışıyorsun ki!”

“Çünkü bu sana ikinci kere muhtaç olmak istem-“ diyeceği sırada kolumdan akan kanı dudaklarına sabitlemiştim. Siraç kaşlarını çatıp dudaklarını kolumdan ayırmak istese de buna müsaade etmemiştim.

Melez Kız / Kanlı AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin