Bir süre sonra hava karardı. Jihye yoldaki renkli ampuller eşliğinde Sosyal Bilimler binasına kadar yola öncülük etti. Renkli kurdeleler gözlerini rahatsız ediyordu. Acapella kulübesi, akvaryum restoran, yavru köpek kafesi ve kutu oyunları kafesi gibi çeşitli kulüpler tarafından ev sahipliği yapılan ufak standlar vardı.
"Ah! Hadi oraya gidelim! Hadi!"
Sessizlik içinde yürüyen Jihye, alışılmadık uzunlukta sırası olan bir standı işaret ederken heyecanla zıpladı.
Hayalet Bar tabelasının ürkütücü bir havası vardı ve çadırın girişindeki hayalet hizmetçi ve ölüm meleği yoldan geçenleri korkutuyordu.
"Üzgünüm ama bütün masalar dolu. İsminizi bekleme listesine alsam bile en az bir buçuk saat beklemek zorundasınız." dedi defalarca goblin kostümlü kız ve başını eğdi.
"Oh... Eğlenceli görünüyor ama sanırım giremeyeceğiz."
Jihye hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Sangwoo'nun hayaletlere ilgisi yoktu ama Jihye'ye borçlu olduğundan hiçbir şey yapmadan durmak istemedi. Alışveriş çantasındaki oyun konsolunun ağırlığı onun dileğini gerçekleştirme yükümlülüğü hissetiriyordu sanki. Sangwoo Jihye'ye beklemesini söyledi ve kalabalığın arasından çadıra sıkışmaya çalıştı.
Mağaramsı karanlık mekan bir kaç acayip süslemeyle süslenmişti ve on masanın onu da müşterilerle doluydu. Bir zombi vardı, bir büyücü, bir şaman, bir melek ve şeytan, bir vampir ve Frankenstein. Çalışanlar müşterileri eğlendirmek ve onlara hizmet etmek için özenle giyinmişti. Onların arasında Sangwoo bacakları çapraz duran vampirin arkasından bakarken tuhaf bir dejavu hissetti.
'Olamaz...'
Arcade oyun yarışmasında onu yenen en son yarışmacı da böyle giyinmişti. O sırada vampir arkasına döndü ve ikisinin gözleri mıknatıs gibi birbirini buldu.
"..."
Sangwoo kafasından vurulmuş gibi bir adım geri attı ve gobline çarptı. Goblinin ezberlediği cümle makine gibi tekrar ağzından çıktı.
"Üzgünüm ama şu an hiç boş masamız yok."
"Evet, ben gideyim o zaman" dedi Sangwoo hızlıca ve arkasına döndü. Daha sonra arkasından vampirin sesini duydu.
"Bir yer oluşturamaz mısın?"
"Gerçekten başka bir masa daha koyacak yer yok ama sunbae-nim!"
"Yemeğini bitiren müşterileri kovsana işte."
Sangwoo çadırdan hızla çıktı. Jihye'ye hiç yer olmadığından başka yerde yemeleri gerektiğini açıklarken Jihye somurtkan bir ifadeyle onayladı. Tam uzaklaştıkları sırada goblin çadırdan çıktı.
"Şapkalı öğrenci? Bir masa boşaldı bu yüzden gelebilirsin. Acele et!"
"Hayır. Daha şimdi hiçbir masanın boş olmadığını gördüm. Biz gidelim."
"Şimdi güzelce söylüyorken girin."
Maskenin arkasından gelen ses ürperticiydi bu yüzden Sangwoo fark etmeden yürümeyi kesti. O tereddüt ederken neredeyse beyzbol oyuncuları kadar büyük olan Frankenstein ve zombi çadırdan çıkıp onu iki kolundan yakaladılar.
"Tamam. Hadi gidelim!"
"Bırakın beni. Gangster misiniz?"
"Sangwoo erkek öğrencilerle fiziksel kavga içerisindeyken Jihye goblinle sohbet ediyordu."
"Oppa, İçerideki masalardan biri şimdi boşalmış dediler. Ne şanslıyız!"
O sırıtarak çadıra girdi. Sangwoo ise Nakdong nehrinin ortasında ördek yumurtasına dönmüştü.¹ Sangwoo Frankenstein'ın elinden anca kurtulabildiğinde zombie onu arkadan itti. Bu adamlar o kadar güçlüydü ki tepki verecek zamanı olmadan çadıra sürüklenmişti.
"Hoşgeldiniz."
Onları katı bir ifadeyle karşılayan zombiyle yüzleşti. Kahkülleri alnını ortaya çıkarmak için jöle ile geriye yatırılmıştı ve gözlerinin etrafında siyah makyajla teninde beyaz pudra vardı. Ağzının etrafındaki kan gibi görünen koyu kırmızı boyalı tuhaf dış görünüşünün yanı sıra harika görünmesi ilginçti. Tuhaf kostümlü diğer çalışanlar arasında kesinlikle dikkat çekiyordu. O sırada bile birkaç kişi onunla fotoğraf çekinebilmek için peşine takılmıştı.
"Merhaba Jaeyoung oppa!"
"Görüşmeyeli uzun zaman oldu Jihye. Sana çok fazla servis yapmalıyım."²
"Wow! Gerçekten mi? Teşekkürler! Makyajın ve kostümün harika uyumlu olmuş oppa. En iyisi! Kesnlikle Kont Drakula'ya benzemişsin ve cool görünüyorsun!"
"Sangwoo'yla... Randevuda mısınız?"
"Hayır, ne diyorsun, randevu mu? Hahahaha! Sadece... Sangchu oppanın bana borcu vardı ve bu yüzden yemek ısmarlamaya karar verdi."
"Peki. İyi eğlenceler." Dedi vampir ve bir yere gitti. Sangwoo hiçbir şey yemedi ve kusacak gibi hissetti.
"Gerçekten güzel dizayn etmişler. Beklendiği gibi tiyatro kulübü kaliteli iş yapıyor... Harika."
Bir yandan da Jihye iyi bir ruh halindeymiş gibi tavandaki yarasa ve balkabağı süslemelerine bakarak fotoğraflarını çekiyordu.
"Ben aslında..."
Jihye cep telefonunu kenara koyarken sesini alçalttı.
"Buranın tiyatro kulübüne ait olduğunu bilseydim gelmezdim."
"Neden?"
Jihye etrafında birileri olup olmadığını kontrol ettikten sonra fısıldadı.
"Jaeyoung oppanın benden hoşlanmadığını düşünüyordum."
"Neden?"
"Öyle geliyor işte."
"Bunun için ortada hiçbir sebep yok gibi görünüyor."
"Bu doğru. Bugünden sonra yanıldığımı düşündüğüm için daha iyi hissediyorum. Şimdiye kadar birazcık rahatsız hissediyordum."
Sangwoo anlamadığını belli eden bir ifadeyle sustu.
°•°•°•°•°
¹: Hiçbir şey yapmadan kalakalmak.
²: Burada servis Korecedeki anlamıyla gıda kuruluşlarında verilen/alınan bedavalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEMANTIC ERROR NOVEL (BL) ~ TR ÇEVİRİ
RomanceBilgisayar Bilimleri öğrencisi Chu Sangwoo kararlı ve kurallara sıkıca bağlı kişiliğin somut bir örneğiydi. Sangwoo Sosyal Bilimler dersinin grup ödevi üzerinde çalışıyorlarken hiçbir çaba sarfetmeyen beleşçilerin ismini mantıklı olarak ödevden çıka...