Bölüm 8 Part 19

877 78 3
                                    

Sangwoo tereddüt edip birkaç kere öksürdü. Sonra tekrar Jaeyoung'a baktı ve:

"Sen... Yorumlarımı şaka olarak algılama."

"Ne demek şaka olarak algılıyorum? Dediğin her şeyi dikkatlice yapıyorum."

"O zaman neden aynı hataları yapıp duruyorsun?"

"Dikkatli olacağım, hyung."

"Klavyendeki boşluk tuşu mu bozuldu? Neden İngilizcede bile iyi olan biri yazım hatası yapıyor? Roket bilimi değil ya bu. Biraz çaba gösterelim, tamam mı?"

'İçme partisine bile iş getiriyorsun, seni iğrenç ısrarcı piç.'

Jaeyoung balık pastası şişi aldı ve Sangwoo'nun ağzına soktu.

"Bunu yiyin, hyung."

Sangwoo balık pastasını özenle çiğnedi ve yuttu.

"Ve... Sürekli işini bana kakalamaya çalışıyorsun ama programı takip etmediğin için geridesin."

"Bir kere çalışmaya başladım mı böyle şeyler olabilir. Beni bi sal, lütfen. Sorumluluğu alıyorum ve daha sonra yapacağım."

"Bu sadece lafta kalmaz değil mi?"

"Hayır. Bugün çalışıp da geldim hatta."

Bu bir yalandı. Jaeyoung Sangwoo'ya odaklandığından bugün hiçbir şey yapamamıştı. Yine de hepsini bir kere yapabileceğinden emindi.

"Beni azarlamak istediğin için gayriresmi konuşma oyununu seçtin değil mi? Bizim Sangwoo hyungumuz."

Sangwoo somurttu. Jaeyoung kaşıkla biraz okonimayaki kaptı ve Sangwoo'nun ağzına soktu. İlk bakışta normal görünüyordu ama tekrar bakınca aslında o da sarhoştu. Gözleri hafif kapalıydı ve itaatkârca verilen mezeleri kabul ediyordu bu yüzden her zamanki makine gibi görünüşünden çok uzaktı.

"Bana karşı resmi konuşmanı duymak istedim hepsi bu. Seni terbiyesiz piç."

"Ah, biliyor musun, hyung? Al bir yudum."

Jaeyoung Sangwoo'nun bardağını aldı ve dudaklarına yerleştirdi. Sangwoo onu güzelce içti. Ağzındaki her şeyi yuttu ve Jaeyoung'u işaret etti.

"Hey, Jang Jaeyoung."

"Evet, buyrun. Konuşun."

"Sen bir manyaksın... Biliyorsun değil mi?"

"Tabiki. Tamamen farkındayım."

Sangwoo homurdandı ve kolları bağlı geriye yaslandı.

"DE-L-İ piç. Başkalarının yüzüne öylece çizimler yapıyorsun."

"Tabi ya. Öldürülmeliyim. Yüce Majesteleri hyung-nime karşı nasıl öyle bir şey yaparım."

"Ve içecekleri istifleme... Orası bir dükkan, biliyorsun değil mi?"

"Haklısın. Tüketici Haklarına şikayet edilmeliyim. Kendimi kınıyorum."

"Bu çöp..."

"Geri dönüştürelemeyen bir insan çöpüyüm. Dizlerimin üzerine falan çökmemi ister misiniz?"

Sandalyeye yaslanmış olan Sangwoo birden vücudunu dikleştirdi. Kollarını masaya yatırdı ve çenesini kollarının üstüne koydu. Okonomiyaki tabağı dirseği tarafından itilmişti. Jaeyoung hızlıca yakalamasaydı yere düşecekti.

Jaeyoung da masaya yakın oturuyordu bu yüzden yüzleri birbirine yakındı. Şapkanın siperliği Jaeyoung'un alnına değmek üzereydi. Vücudunu alçalttı ve çenesini Sangwoo gibi kollarının üzerine koydu. Siperliğin kapattığı gözleri açığa çıkınca kalp atışları hızlandı. Sangwoo her göz kırptığında kalın kirpikleri aşağı ve yukarı hareket etti. Dudakları yavaşça hareket etti.

"Sen... Eğer çirkin olsaydın, bunun bir cevabı bile olmazdı."

"Benim gibi pislikler yakışıklı bir yüzle doğmadılarsa eğer gidip ölmeliler."

"Yani farkındasın."

Alkol yüzünden tam odaklanamayan gözler Jaeyoung'un yüzünü delip geçti. Bakışları düştüğü yeri yakacak gibiydi. Jaeyoung'un alnına bakan gözleri burnuna sonra kulaklarına, boynuna ve çenesine döndü dudaklarına dönmeden önce. Sangwoo'nun gözleri küçüldü. Dudaklarının hafif hareketi Jaeyoung'un gözünden kaçmadı.

"Yüzümde delik açacaksın, Sangwoo hyung."

Sangwoo'nun gözleri daha da küçüldü ve neredeyse kapalı gibi göründü. Göz teması kurmaktan kaçınırken Jaeyoung'un bardağını doldurmak için soju şişesini kaldırdı. Jaeyoung bardağı kabul etti ve bir kerede içip: "Yakışıklı mıyım?" diye sordu.

Sangwoo duymamış gibi yaptı ve Jaeyoung'un bardağını tekrar doldurdu. Jaeyoung'a cevap vermek yerine ona doldurulan bardağı alıp tekte içti.

"Ben... yakışıklı mıyım, hyung?"

Jaeyoung Sangwoo'nun siyah gözlerinin içine bakarak yavaşça sordu. Küçük gözleri her zamanki gibi keskin hissetirmedi.

'Benim hakkımda ne düşünüyorsun? Eğer haklıysam, benden hoşlanıyorsun.'

Sangwoo kısa süre sonra sessizce cevapladı.

"Evet."

Jaeyoung yavaşça göz kırptı. Göğsünde dolanan karıncalanma hissi bir noktadan sonra bütün vücuduna yayıldı. Bu ilişkinin risklerine değer biçme hedefi yok oldu. Jaeyoung bayağı bir alkol almıştı. Belki de aklında bu yüzden yalnızca bir düşünce vardı.

Ellerini masaya koyarak kendini yükseltti. Vücudu hafifçe titriyordu ama dengesini koruyabildi. Aralarındaki masayı itti ve Sangwoo'ya bir adım yaklaştı. Sangwoo kafasını çevirip yukarı baktı bu sayede yüzünü iyice görebildi.

"Sangwoo."

"Ne?"

"Çıkarabilir miyim?"

"..."

Jaeyoung'un yüz kızarıklığı alkol yüzünden miydi? Barındırdığı uygunsuz düşünceler sonucu cevap inkâr edilemez bir 'hayır'dı.

°•°•°•°•°

Gereksiz bildirimler için üzgünüm👉👈

SEMANTIC ERROR NOVEL (BL) ~ TR ÇEVİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin