İngilizcesinde çok fazla zamir kullanılıyo, neyin kime ait olduğu belli olmuyo pek, sürekli isimlerini yazınca da garip oluyo diye böyle çevirdim, Jaeyoung'un tarafından anlatıldığını düşünerek okuyabilirsiniz daha kolay olur.
Hazırlayın kendinizi, public uyarısı veriyorum 😈 İyi okumalar~
°•°•°•°•°
"Ben de sorumluluk alırım öyleyse."
-Neyden bahsediyorsun? Kapatıyorum.
Sangwoo binanın önünde durdu. Konuşması sanki o an kapatacak gibiydi ama o bir süre daha kulağında telefonla orada dikildi.
Jaeyoung kapatır kapatmaz Sangwoo da sonunda telefonu indirdi. Ekrana bir bakış attı ve "Salak piç!" diye bağırdı.
Normalde düşündüğü gibiydi. Jaeyoung hızlıca ileri doğru yürüdü. Sangwoo'nun sırtına gittikçe yaklaşıyordu. Cam kapıyı itmeye çalışırken onu yakaladı ve arkasından sarıldı.
"Benim."
Dokunuşlarından hızlıca kurtulmaya çalışan Sanwoo yavaşça dirseğini indirdi. Kalbinin çarptığını hissetti. Jaeyoung onu kollarında sıkıca tuttu. Sadece sarılmaktan, bütün vücuduna bir gıdıklanma hissi yayılmıştı. Burnunu boynuna yaslayıp derince içine çektikten sınra alkolün de etkisiyle başının döndüğünü hissetti.
"3D 2D'yi yener, değil mi?"
Konuşabilecek kadar kendine geldiğinde bayağı bir süre geçmişti. Sangwoo bu müthiş şakaya gülmedi.
Boynundaki burnun sürtünüşünün sertleşmeye başlaması çok uzun sürmedi. Jaeyoung'un dudakları bembeyaz tene değdi. Dokunduğu her yeri yüksek sesle emdi. Birinin teni saatlerce sigara kokan bir internet kafede çalıştıktan sonra bile nasıl hâlâ bu kadar tatlı olabilirdi? Belki alkol yüzündendi ama Jaeyoung kafasını kaldıramadığını hissetti.
Sangwoo'nun kısa saçının bittiği yerdeki ince eti emip kulağının arkasına kadar tek seferde yaladıktan sonra kollarının arasındaki vücudun irkildiğini hissetti. Jaeyoung, dudakları arasındaki kulak memesini nazikçe dilini döndürerek gıdıklarken hafifçe titreyen vücuda daha da sıkıca sarıldı.
"Sunbae..."
Sangwoo'ya sarılan eller Jaeyoung'un arzusunu temsil edercesine yavaşça göğsüne doğru indi. Sangwoo elleri sıkıca yakaladı ve hafifçe mırıldandı, "Bana... hazırlanmam için zaman ver."
Jaeyoung cevap vermek yerine vücudunu kendine döndürdü ve böylece birbirlerine dönmüş oldular. Sangwoo kırmızı yüz ve sokak ışıklarının yansımasıyla, gözlerini kaçırdı. Jaeyoung göz teması kurabilmeleri için eliyle çenesini kaldırdı.
'Hayır.'
Hiçbir şey demeden öptükten sonra itildi.
"Bir saniyeleğine sakinleşelim mi?"
'Hayır dedim.'
Sessizce tekrar öptü. Bu kez hemen reddedilmemişti. Sangwoo'nun üst dudağını çevreledi ve diliyle yavaşça alt dudağının içine dokundu. Dişlerinin birbirinden ayrılmasını bekliyordu ama Sangwoo geriye adım atarken dudaklarını çekti.
"Bütün gün çalıştım pisim. Sadece 1 saat..."
'Sana hayır diyorum.'
Jaeyoung dahaa konuşmayı bitirmeyen ağzını kapattı. İki elini de Sangwoo'nun boynuna sardı ve yüzünü tekrar kendine doğru çekti. Kafasını eğdi, sıkıca dudaklarını birleştirdi ve açık ağzına dilini soktu. Bu şekilde hiçbir şey diyemezdi. Bu şekilde hiçbir gereksiz düşünce olmaksızın ona odaklanabilirdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEMANTIC ERROR NOVEL (BL) ~ TR ÇEVİRİ
RomanceBilgisayar Bilimleri öğrencisi Chu Sangwoo kararlı ve kurallara sıkıca bağlı kişiliğin somut bir örneğiydi. Sangwoo Sosyal Bilimler dersinin grup ödevi üzerinde çalışıyorlarken hiçbir çaba sarfetmeyen beleşçilerin ismini mantıklı olarak ödevden çıka...