"Bu ne demek şimdi? Böylece devam edemem ikna et beni. Yoksa gitmeyeceğim."
"Eğer çıkarsam.. Tekrar dikkatimi dağıtacaksın. Beni öperek ve... bana dokunarak kararımı manipüle edeceksin!"
"Eğer kararın manipüle olacaksa o zaman bir süre öyle kalsın. Aklını başına toplamaya çalışma!"
"Sen neden bahsediyorsun? Senin yüzünden hiçbir şey yolunda gitmiyor sunbae!"
"Neden demek istediğimi anlamıyorsun?!" diye bağırdı Jaeyoung kafasının arkasıyla kapıya vurarak ve ve sonra yere doğru kaydı.
Belki de bu çocukla herhangi bir şey yapmak aptallıktı. O hiçbir zaman bildiği yoldan şaşmamış ve bilmediği yöne tek bir adım bile atmamıştı. Sadece alıştığı şeyleri yapan bir korkaktı.
"Hayatının geri kalanını da bu şekilde yaşa. Her zaman yaptığını yapmaya, her zaman giydiğini giymeye, her zaman yediğin şeyi yemeye devam et ve o mükemmel planlarından sakın bir gıdım bile uzaklaşma."
"Bu şekilde güzelce yaşıyordum sunbae, ta ki sen hayatıma dahil olana kadar."
Bu sefer de aynı şekilde kendisi hiçbir yanlış yapmamıştı ve her şey Jaeyoung'un suçuydu. Jaeyoung kafasını vuruyordu. Onun hayatına dahil olup Sangwoo'nun kafasını karıştırdığı gerçeğinden dolayı kafası daha çok acıyordu. Oysaki bu o kadar da tek taraflı bir ilişki değildi. Eğer Jaeyoung Sangwoo'nun günlük hayatını mahvettiyse tam tersi de aynen geçerliydi. Jaeyoung'un tüm dikkatini Sangwoo'ya vermesi, oyun üretmek için zaman ve çaba harcaması ve onun tesiri altında kalması da günlük hayatına müdahaleydi. Bu piç bunun iki taraflı olduğunu algılayamıyordu. Tek gördüğü şey bir fail ve kurbandı. Tek umursadığı şey kendi günlük hayatıydı. Jaeyoung kötü hissettiği için buna katlanamadı.
"Dışarı çık ve konuşalım yavşak herif."
"İstemiyorum."
"Ben iyi davranırken çık işte."
"Sadece git buradan."
"Beni kışkırtma. Eğer on saniye içinde çıkmazsan ne yapacağımı ben de bilmiyorum."
"Şerefsiz, eğer istersen..."
"Eğer istersem ne? Bu kapıyı kıramayacağımı mı sanıyorsun?"
"Dene bir. Polis merkezinde de bu kadar özgüvenli olabilecek misin bakalım."
Nasıl bakarsa baksın, sanki Chu Sangwoo bu dünyaya onu kızdırmak için yerleştirilmişti. Jaeyoung sinir olmuş ifadeyle odaya göz gezdirdi, "Bilgisayar pahalı görünüyor."
"Hayır, bilgisayara bakamazsın!" dedi Sangwoo hızlıca.
"On."
"Ah... çoktan reddettim öyle değil mi?
"Sekiz. Artık çok geç. Ben içeri girmeden söylemeliydin."
"Aklım bulanmıştı. Bana bedava içki verip durduğun için çok içtmiştim sunbae."
"Seni duyamıyorum. Yedi."
"Kimse kimseyi sex yapmaya zorlayamaz."
"Beş. Önce bir dışarı çık. İç çamaşırının içindekiyle konuşacağım."
"Çoktan indi haberin olsun."
"Üç saniye kaldı."
"Ah, cidden... Seni öldürmek istiyorum."
Dediği şeyin aksine aksine o hâlâ naif biriydi. Süre bitmeden kapı açıldı. Daha önceden kenara çekilmiş olan Jaeyoung duvara yaslı şekilde öfkeden yüzü kırmızıya dönmüş Sangwoo'ya baktı. Üstten üç düğme yarım yamalak takılmıştı ama aşağıdakiler takılmamıştı bu yüzden gömlek dalgalanıyor gibiydi.
Komik görünüyordu ama ciddi görünen bir yüzle konuştu, "Ben ciddiyim. Senin yüzünden aşırı stresliyim sunbae öyle ki bu devam ederse başım büyük belaya girebilir."
'Bu piçin nesi var?'
Jaeyoung bir süre gözlerine baktı ve hareket etmedi. Soğukkanlılıkla onu kendinden uzaklaştırdıktan sonta restorana gelip cesurca ona söyleyecek bir şeyi olduğunu söylediğinden beri Jaeyoung'un kafası karışıktı. Aynısı sex partneri olmayı sakince kabul ettiğini beyan ettiğinde de geçerliydi. Bu yüzden tekrar aynısı olur diye düşünmüştü. Onu bir şeye ikna ettiğin sürece kabul etmeye eğilimli bir tipti. Öyleyse neden aniden böyle davranıyordu?
"Düzgünce açıkla; benim de insan olduğumu unutmadan. Ben bir NPC¹ değilim."
"..."
"Bu açıklaması çok basit olmayan bir şey olduğu anlamına geliyor."
Acılı hâlde yere bakan Sangwoo bakışlarını kaldırıp konuştu:
"Ba...sit?"
"O zaman öyle değil mi? Sanki bir websitesinden çıkıyormuş gibi bir anda reddetmeye çalıştın. İnsan ilişkileri bu kadar basit mi sanıyorsun?"
"Her şey senin için kolay zaten sunbae öyle değil mi?! Sanki hiçbir sorun yokmuş gibi gayet uzmansın... Ve benim nasıl bir durumda olduğumu bile bilmiyorsun, seni sikik serseri."
°•°•°•°•°
NPC¹: Yani non player character, bir oyunda kontrol edemediğimiz, yalnızca iletişim kurduğumuz karakterler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEMANTIC ERROR NOVEL (BL) ~ TR ÇEVİRİ
RomanceBilgisayar Bilimleri öğrencisi Chu Sangwoo kararlı ve kurallara sıkıca bağlı kişiliğin somut bir örneğiydi. Sangwoo Sosyal Bilimler dersinin grup ödevi üzerinde çalışıyorlarken hiçbir çaba sarfetmeyen beleşçilerin ismini mantıklı olarak ödevden çıka...