Bölüm 1 Part 3

1.2K 79 12
                                    

Jihye Sangwoo'nun ona yardım ederek hayatını kurtarması hakkında durmadan konuşurken, Sangwoo menüdeki bilmediği yiyecek isimlerine tekrar baktı. Fresca citrus salatası, Caccuicco Rosso, Frittiitaliani...

"Siparişlerinizi alabilir miyim?"

Yanında hoş bir ses duyduğunda kafası menüye gömülüydü.

Önce Jihye konuştu.

"Ben Spagetti Vangole alacağım."

"Ben..."

Sangwoo listedeki en pahalı makarnayı sipariş etmek için kafasını kaldırırken garsonla göz göze geldiler. Jihye doğruyu söylemişti. İnsanların dış görünüşleriyle ilgilenmeyen Sangwoo'nun gözlerinde bile, garson son derece yakışıklıydı.

Düzgün taranmış saçların altındaki oval şeklindeki yüz belli belirsiz gülümseme takınmıştı. Ferahlatıcı genişlikte gözleri ve düz, zarif burnu vardı. Jilet gibi görünüyordu. Beyaz tişörtünün üstündeki, belinin etrafını saran siyah önlük ona yakışmıştı.

'Ama... Onu daha önce görmüş müydüm?'

Adamın yüzünde tanıdık bir şeyler vardı. Dudaklarını bir tarafa büzerken aklı, onu billboardda veya başka bir yerde görüp görmediğiyle meşguldü.

"Oppa, n'apıyorsun?"

Jihye'nin sesiyle aklı başına geldi. Garson siparişleri not defterine yazdı ve doğrulamak için sordu:

"Başka bir şeye ihtiyacınız var mı?"

"Hanguk Üniversitesi öğrenci indirimi alacağım, değil mi?"

"Tabii ki. Demek aynı okula gidiyoruz."

Garson yüzünde bir gülümsemeyle faturaya bir şey işaretledi. Jihye cüzdanından öğrenci kartını çıkardı ve heyecanla çırpındı.

"Biliyorum. Seni birkaç defa sanat sınıfının önünden geçerken görmüştüm, oppa. Denizci adam oyununu ben de izlemiştim geçen sene. Biletleri almak gerçekten çok zordu."

Garson Jihye'nin kimliğini aldı ve yakından inceledikten sonra geri verdi.

"Demek Fransız Edebiyatı okuyorsun. Bu kadar sıradışı görünmene şaşmamalı o za-man." dedi tuhaf ve direkt olarak Sangwoo'nun yüzüne bakarken.

Bakışları arkadaş canlısı görünmüyordu.

"Haha! Sadece ben Fransız Edebiyatı'ndayım o değil. Sangwoo oppa, sen hangi bölümdeydin?"

Sangwoo yabancılar karşısında bölümü hakkında övünmek istemedi. Ayrıca daha önce tanışmadığı bir adamın ona ters ters bakması mantıksız geliyordu.

"Çalışmayacak mısın? Siparişlerimizi aldın, şimdi git lütfen."

Söylediği sözler üzerine bir sessizlik oluştu. Jihye'nin ifadesi korku filmi izliyormuş gibiydi. Ama nedense garsonun gülümsemesi daha da çarpıklaştı.

"Bu kadar tahmin edilebilir olman çok hoş." sanki duyulabilirmiş gibi mırıldandı ve faturayla hesabı düzenledi. Yemeğin gelmesinin 20 dakika süreceğini de ekledi.

"Oppa, kızgın mısın?" dedi Jihye garson gider gitmez ve onun yüz ifadesini okumaya çalıştı.

"Hayır."

Sangwoo dürüstçe cevap vermişti ama Jihye inanmış gibi görünmüyordu.

"Kötü hissetmeni istemiyorum. Duygularını incittiysem gerçekten özür dilerim. Bazen konuşurken yanlış şeyler söyleyebiliyorum."

SEMANTIC ERROR NOVEL (BL) ~ TR ÇEVİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin