Kızıl

384 56 13
                                    

Chuuya hâlâ dönmemişti. Dazai zaman geçirmeye çalışıyordu ama sürekli her yerde saat vardı. Saatler... Siniri bozuluyordu artık. Sanki saatler ona karşı alaycı bir ifadeyle gülüyor gibi hissediyordu. Eğer Chuuya biraz daha geç kalırsa, hemen gözünün önündeki saati kıracak hatta paramparça edecekti.

Bir ara Chuuya'nın evine gitmeyi düşündü ama hem evinin nerede olduğunu bilmiyordu hem de bir ses kendisinin evde durmasını söylüyordu. O da bu sese uydu. Dazai ne kadar umursamaz görünse de bu umursamazlığı onun tembelliğinden ya da başka bir şeyinden değildi; Dazai, ne kadar kimse bilmese de her şeyi kontrol altında tutardı. Bir makine gibi belki de, olabilecek tüm olasılıkları bilir ve ne olacağını %99 tahmin edebilir.

Aslında bakacak olursak, Dazai belki de makineydi. Ne de olsa biri duygulardan yoksun, öteki ise duygularını yitiriyor.

Dazai yine içindeki kontrol hissine güvenerek balkonda duran, birkaç aydır hiç dokunulmamış gitarı eline aldı. Bu gitar biraz eski bir gitardı. Dazai "Casta Diva"yı ilk açtığı sırada bu gitarı almıştı ki Casta Diva'nın geçmişi Dazai'nin 16'lı yaşlarına kadar dayanır. Gitar uzun zamandır kullanılmadığı için akoru bozulmuştu, Dazai akoru yeniden ayarladı ve gitarı kucağına aldı.

Bir akor bastı.

Saate baktı.

Olmuyordu. Saat onu cidden rahatsız ediyordu. Sanki saatin yelkovan ve akrebi bir yüzün mimikleri gibi dalga geçercesine onu izliyorlardı. Ve şu an Dazai'nin mental sağlığı yerinde değildi. Bu da demek oluyor ki Chuuya döndüğü zaman saate göstere göstere Chuuya'yı şehvetli bir öpüşmenin içine götürebilirdi.

Dazai aklından geçenleri duyunca kıkırdadı bu kıkırdama zamanla kahkahaya dönüştü. Dazai gülücükler arasında kendi kendine söylendi.

"Bu adam cidden kontrolümü kaybettiriyor."

Bir koltuğa oturdu, cidden yorgundu. Bu uyku tembelliği nereden geliyor bilmiyordu ama nedense halsiz hissediyordu. Saate bakmayı ihmal etmedi ama Chuuya gelmeyeli yaklaşık 8 saat olmuştu. Hava artık kararmıştı. Dazai Chuuya'nın en yüksek olasılıkla evde çok fazla işi olduğunu düşündü ve koltuğa uzandı.

Uzanmasıyla yeniden uyuması bir oldu, gözlerimi kapattığında istemsizce uyuyakalmıştı. Böyle de birkaç saat geçti. Dazai yine uyandı, saate baktı. Yoktu. Hâlâ gelmemişti ve saat geceye yakındı. Dazai öylece mırıldanıp koltuğa yeniden uzandı. Yapabileceği başka bir şey yoktu zaten. Chuuya olduğunda da yapabilecek bir şeyi yoktu ama en azından biriyle konuşabiliyordu. Biri onu anlıyordu.
Öylece yatmaktan vazgeçip yeniden balkona gitti. Elini demir korkuluğa yaslayıp dışarı baktı. Cadde kapkaranlıktı ve sokak lambaları dışarıyı aydınlatıyordu. Nedense bu manzara çok hoşuna gidiyordu. Şimdi yağmur yeniden yağmaya başlamıştı, sokak lambasının az biraz aydınlattığı ufak yerde belli ediyordu kendini. Balkonda duran küçük sehpaya baktı. Chuuya'nın sigarası. İçinden bir sigara alıp kibrite uzandı. Sigarayı yavaşça ağzına koydu ve...

Zil çaldı.

Gelen zaten belliydi. Dazai hiçbir şey olmamış gibi usulca kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açtığında...

Evet, cidden karşısındaydı. Ama biraz daha garipti. Saçları çok dağınık ve ıslaktı ayrıca kıyafetleri de farklıydı. Arkasında tek kolunu taktığı orta boy bir çanta duruyordu. Saçları ıslanınca biraz daha düzleşmişti, bu ona daha da güzel bir hava katıyordu. Botlarına bakılırsa geldiği yerde bolca çamur vardı.

"Botların..."

"Çamuru seviyorum." Chuuya bunu aniden söyleyip sustu. İkisi arasında bir sessizlik oluşmuştu. İkisinin de en nefret ettiği ölüm sessizliği gibiydi.

Casta Diva |Soukoku|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin