"Biraz insanların içine karışmaya ne dersin Chuuya?"Albatross yanında duran birkaç kızla Chuuya'ya bakıyor ve onun da neşelenmesini istiyordu. Kutlama başladığından beri Chuuya belli bir yere oturmuş, oradan hiç kalkmamıştı.
"Beni yalnız bırak sersem! Geceden kalmak istemiyorum."
"Peki peki ama yanıma gelmek isterse-"
"Git lan!"
Chuuya artık dayanamamış olacak ki ağzına gelen bütün sözcükleri söylemeye başladı. Chuuya'nın bu halleri gerçekten fazlasıyla komik ve eğlenceliydi. Albatross da bunu bile bile Chuuya'yı kışkırtıyordu. Amacı başarıya ulaştığı zaman biraz daha kutlamanın canlı olduğu yere gitti.
"Ne aptal ama..."
Chuuya önüne gelen saç tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırarak söyleniyor, biraz da gülüyordu. Şu anda pek fazla ses olmayan bir yerde, barın köşelerindeki bir koltukta oturuyor; ara sıra da masada duran türlü içki kadehlerini alıp içiyordu.
Bugün keyfinin yerinde olmasının iki sebebi vardı. Birincisi Dazai'nin olmaması çünkü Dazai Chuuya'nın olduğu her yerde beliriyordu ve Chuuya rahat davranamıyordu. Adeta kasıldığını hissediyor ve bazen midesi bulanıyordu.
İkinci sebep ise ilk defa sonbaharda bu kadar huzurlu hissetmesiydi. Fazla büyük bir neden değil ama yine de bir neden sayılırdı.
Chuuya bardaki insanları izlediği zaman aslında insanlardan tiksindiğini fark etmişti. Bir sürü sahte ve gülen surat, değişik değişik kostümlerle yapmacık hareketler yapıyor ve ilgiyi kendilerine çekiyordu. Cidden insan denilen en üstün varlık buradaki varlıklara mı deniliyordu?
Chuuya tiksindiğini belli eden surat ifadesini hızla yüzünden sildi ve önünde duran kıpkırmızı şaraba baktı. Elbette şarap o an barın renkli ışıklarına maruz kaldığı için bir pembe, bir mavi, bir yeşil gözüküyordu. Saatine baktığında saatin daha 11.00 olduğunu gördü. Bu kutlama büyük ihtimalle sabaha kadar sürecekti ve çeşitli gruplar sahneye çıkacaktı, bu kutlamalar genellikle gece insanları tarafından bilinen grupların daha da fazla yaygınlaşmasına imkan sağlıyordu. Chuuya aslında pek bu grup işleriyle alâkadar değildi fakat birkaç kez sesinin güzel olduğuna dair iltifatlar almıştı ve bir ara elektro gitar eşliğinde birkaç şarkı söylemişti 18 yaşlarında.
Chuuya etraftaki ışık karmaşasından ve insanların seslerinden pek bir şey algılayamıyordu. Hatta öyle ki kulaklarını bazen hissedemediği de oluyordu. Aniden yanında bu koltukta kendisinden başka birinin daha oturduğunu hissetti.
Hemen yanındaki kişiden biraz uzaklaşırken ona şaşırmış bir ifadeyle bakıyordu ama yanındaki hiç istifini bozmadan öylece masada duran birkaç içki şişesine bakıyordu.
"Tiksiniyorsun değil mi?"
"Ne?"
"Diyorum ki sen de onlardan tiksiniyorsun değil mi?"
Yanında oturan kişiyi biraz dikkatli bir şekilde inceledi. Işıktan şu an saç rengini seçemese de koyu renkte bir saç rengine sahip değildi hatta Chuuya onun saç renginin kendi saç rengiyle aynı olduğunu bile söyleyebilirdi. Gözleri de yine ışıktan belli olmuyordu ama yeşilimsi bir tonu vardı. İçinden o yeşilin tonunu seçmeye çalıştı ama bunun imkansız olduğunu fark edip es geçti. Bir gömlek giyiyordu ama gömleğinin önü neredeyse tamamen açıktı, açık olan kısımlardan teni belli oluyor ve Chuuya her ne kadar bakmak istemese de birkaç karın kası gördüğünü inkar edemiyordu. Yüzüne baktığında ise şu an gülümsüyordu ve öylece masayı izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Casta Diva |Soukoku|
FanfictionGünahlarım korkunçtu; ama sonsuz bağışlayıcının kolları uzundu, başvuran herkesi bağrına basıyordu. Ve şüphesiz bağışlayıcı benim en iyi seçeneğimdi.