5 ekim 2021
"Burada genelde aileler kalıyor." diye anlatmaya başladı Sevgi Hanım sokağa girdiğimizde. "Çoğu yazın, üç ay kalmaya geliyor. Bazıları haftasonlarını geçirmek için de geliyorlar. Şu anda birkaç ev ancak dolu."
Çeşme'nin denize beş dakika mesafedeki mevkilerinden birindeydik. Arabayı sokağın başında bırakmıştık çünkü çevreyi de iyice görmek istemiştim. Site gibi gözüken birbirinin aynısı evlerin olduğu sokak Sevgi hanımın söylediğine göre 'site' değildi. Güvenlik, ortak alan, yönetim gibi şeyler yoktu. Bana göstereceği ev sokağa girdikten sonra üçüncü evdi. Evlerin girişleri sokağa dönüktü. Baran Günay'ı evi benimkinin arkasında kalıyordu. Asıl girişi bir arka sokaktandı. Bahçelerimizi, ancak dizime kadar gelecek demir parmaklıklar ayırıyordu. Evlerimizden bahçeye açılan kapılar birbirine dönüktü. Bütün bunları biliyordum çünkü daha önce buraya gelmiştim. Sevgi Hanım'ın tanıtım turunda anlattıklarını sanki ilk kez duyuyormuş gibi yapıyordum.
Sevgi Hanım kapıyı açarken evi inceledim; bir kez daha. İki katlı bir evdi. Üst katta geniş bir teras vardı. Sevgi Hanımın açtığı kapıdan girince hemen solumda bir ayakkabılık vardı. Birkaç adım ileride de salon ve mutfak vardı. Ne çok büyük ne çok küçüktü. L şeklinde bir koltuk, televizyon vardı salon bölümünde. Girişte sağda kalıyordu. Solumda ise uzun dar bir kitaplık ve önünde de yuvarlak bir yemek masası vardı. Masanın etrafında dört sandalye vardı. Bu masayı ve mutfağı keyifli arkadaş toplanmaları için kullanamayacağım için üzgündüm. Mutfak kitaplığın tam karşı duvarındaydı. Uzun tezgahla salon kısmından ayrılıyordu. Bangosu yeterince genişti. "Üst katta da iki oda ve banyo var. Tabii bir de manzarası şahane terasımız."
Merdivenleri çıkıp odalara baktım. İkisi de gayet güzel döşenmiş, klasik yatak odalarıydı. Hemen hemen aynı boyuttaydılar. Biraz daha büyük olan odadan terasa çıkılıyordu. Terasın manzarası gerçekten şahaneydi. Deniz zaten çok yakındı ve buradan deniz, üzerindeki yatlar, gün batımı gözükebiliyordu. "Güneşin batışı burdan çok güzel izlenir."
"Kesinlikle." dedi Sevgi Hanım.
Terasta da güzel bir oturma grubu vardı. Bu manzaradan yaz kış faydalanabilmek adına teras camla kapatılmıştı. "Çok beğendim." dedim arkamda duran Sevgi Hanıma dönüp.
"Harika." Odadan çıkıp merdivenlere yöneldik. Aşağı doğru inerken "Biraz daha yukarda bir ev daha var. Burası ona göre biraz daha lüks tabii. Orayı da gezelim, öyle karar verin isterseniz." dedi.
Ön tarafa değil de bahçeye çıkmıştık. "Hiç gerek yok. Burası harika. Konuştuğumuz gibi altı aylık kirayı bugün hesabınıza aktarabilirim. Bir an önce yerleşmek istiyorum."
"Çok hızlı karar alıyorsunuz." dedi Sevgi Hanım gülümseyerek. "Tamam o zaman. Ben ilanları kaldırıyorum. Hayırlı olsun." Tokalaştık. Yüzüme büyük bir gülümseme yayıldı.
"Teşekkür ederim Sevgi hanım."
"Artık komşu oluyoruz. Hanımdan ablaya geçebilirim, ne dersin?" Şaşırdığımı görünce "Aa söylemedim mi? Yolun hemen karşısındaki ev benim. Eşim ve annemle birlikte orada oturuyorum. Arada haftasonları çocuklarım geliyor." dedi. "Yolun karşı tarafı daha kalabalık. Yan yana dört ev de dolu. Senin taraf boş. Bir sen bir de karşı ev dolu. Komşun da pek insan canlısı birisi değil. Baran Günay oturuyor orada, meşhur birisi görmüşsündür belki de. Neden onca yer varken burada bilmiyoruz doğrusu. Sessiz, kendi halinde yaşıyor işte."
Başımı salladım. "Benim de biraz sakinliğe ihtiyacım var zaten." Sevgi ablayla elinde tuttuğu anahtarları bana verdiğinde gülümsemem büyüdü. "O zaman yarın sabah tekrar görüşürüz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6. 10. 21
AcciónKendini hiç alışık olmadığın bir denklemin ortasına atarsan ne olur? Birce Dereli tam da bunu yapmıştı. Bilmediği bir adamın peşinden, ailesini elinden alan adamın peşinden gitmişti; Baran Günay'ın. İstanbul'dan Çeşme'ye uzanan bu macerada kendini...