Merhabalar ❤️
Önceki bölüm gibi uzun bir bölümle karşınızdayımmm. Ben en çok bu bölümdeki gibi arkadaş ilişkilerini, yemek masalarını yazmayı seviyorum sanırım. Sevdiğim için de biraz uzatıyor olabilirim 😬
Umarım okurken keyif alırsınız. Ben şu anda çoook ileriki bölümleri yazıyorum ve hikayenin nerelere geldiğini paylaşmak için sabırsızlanıyorum. 😬 İyi okumalar dilerim ❤️🤟🏻
******
6 kasım cumartesi
Duyduğum mırıltılarla kendime geldim. Elim yatağın diğer tarafında olduğunu ve konuştuğunu düşündüğüm Baran'ın üzerine doğru attım. Ama elim koca bir boşluğa ve yastığa çarptı. Gözlerimi açtığımda yatağın sağ tarafı boştu. Yattığım yerde doğrulup az önceki mırıltıların kaynağını aradım.
"Dereli soyadı neyi hatırlatıyor sana?" Baran'ın sesiydi.
"Avukat vardı." dedi Volkan. Sessiz bir şekilde ayağa kalkıp, yatağın birkaç adım ilerisinde duran demirlerden aşağı doğru baktım. Koltuklarda oturmuşlardı. İkisi de öne doğru eğilmişti. Demirlerin altı siyah camdı, yere oturduğumda beni görmeleri imkansızdı. Zaten direkt birbirlerine bakıyorlardı, yukarı bakmayacaklardı. Baran çok yorgun ve alkollü bir şekilde uyuduğum için zor uyanacağımı düşünmüş olmalıydı. "Birce'nin babası mı?"
"Öyle olduğunu düşünüyorum." Sıkıntılı bir nefes verdi. "Avukatın ölümüyle ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum. Bir araştır bakalım."
"Birce bunlardan ne kadar haberdar? Babasının işlerine ne kadar hakimdi acaba?"
"En ufak bir fikrim yok. Ama babası gözünün önünde ölmüş." Koltuktan kalkıp birkaç adım attığını duydum. Sessizce yerimden kalkıp yatağa girdim.
"Birce'nin babasıyla olan ilişkisini öğrenmemiz gerek. Bir şekilde ağzını ara."
"Hayır." dedi Baran net bir sesle.
"İyi." dedi Volkan. Sesi sinirli gelmişti. "Sen yapma. Ben yaparım. Çiçekler, normal bir kurye tarafından getirilmiş. Birce adına olunca da direkt yukarı çıkartmışlar. Çiçekçiye baktırdım, hep çiçek aldığı yer. Geçen gece kimin ihbar ettiğini öğrenemedim bu arada. Çevreden duydu herhalde biri polisi aradı. Ev de tamam, istediğiniz zaman gidebilirsiniz." Odanın kapısının açıldığını duydum. "Tehlikeden uzak durun."
Kapının kapandığını duyduğum an gözlerimi kapattım. Merdivenlerden çıkıyordu. Kendimi sakinleştirdim. Sadece nefesime odaklandım. Yatağın sol tarafının çöktüğünü hissettim. Baran'ın soğuk eli, onun yastığının üzerinde kalan elime kenetlendi. Baş parmağı elimin üstünü okşamaya başladı. Diğer eli saçlarımda ve yanağımda geziyordu. Kendimi dokunuşlarına bıraktım.
Günlerden cumartesiydi. Dün çok rahat bir gün geçirmiştik. Öğlene doğru uyanıp Anıl'la gittiğimiz salona spor yapmaya gitmiştik. Baran'ı spor salonunda görmek hoşuma gitmişti doğrusu. Onunla spor yapmak çok keyifliydi; tıpkı diğer pek çok şeyi yapmak gibi.
Akşam otelde kalıp yemek yemiştik. Odaya geri çıktığımızda saçma bir shot oyunu oynamıştık. Bana blackjack oynamayı öğretmişti. Kaybeden bir shot atıyordu. Acemiliğime bakmadan da ciddi oynamaya başlamıştı. Bunun tavlanın rövanşı olduğunu anlamam geç olmuştu. Neredeyse bütün oyunları kaybetmiştim. Baran yalnızca birkaç tane canı sıkıldığı için içmişti. Gecenin sonunda midem isyan ediyordu.
"Ama böyle yaparsan uyuyamam." dedim yüzümü seven elini tutup.
"Uyan diye yapıyorum zaten." diye fısıldadı. "Saat bir buçuk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6. 10. 21
AcciónKendini hiç alışık olmadığın bir denklemin ortasına atarsan ne olur? Birce Dereli tam da bunu yapmıştı. Bilmediği bir adamın peşinden, ailesini elinden alan adamın peşinden gitmişti; Baran Günay'ın. İstanbul'dan Çeşme'ye uzanan bu macerada kendini...