1. Bölüm: "İlk kıvılcım."

2.8K 178 140
                                    


**Kalbim, yıllarca onu tutsak eden zincirlerini kırmıştı. Artık özgürdü. Kuşlardan bile özgürdü.**


"Kızım kaç kere dedim sana 'Unuttuğun bir şey var mı?' diye. Al şimdi üşüyelim böyle!"

Babam, kampa gelirken unuttuğum çakmak yüzünden neredeyse yarım saattir beni azarlıyordu. Biraz haklı olabilirdi fakat kasten gerçekleşen bir durum olmadığı için beni bu kadar azarlaması canımı sıkmaya başlamıştı. Eğer söylersem bir ton daha laf yiyeceğimi bildiğimden üşümeye başladığımı tabii ki de ona söylemedim. Üstelik havanın bir anda değişmesi benim suçum değildi.

Geldiğimizde hava güzel olduğu için ısınmak gibi bir derdimiz yoktu. Şu an için aynı şeyi söyleyemeyecektim. Temkinli davranarak yanımıza aldığımız hırkalardan birini üzerime geçirdim. Keşke hırkayı değil de çakmağı almayı akıl etseydim. Diğer hırkayı da babamın yanına koyarken babam da sanırım üçüncü defa çantaları karıştırıyor, çakmak arıyor ve hâlâ söyleniyordu.

Söylenmelerinden sıkılıp babamın biraz uzağındaki, ateş yamak için topladığımız çalı çırpıların yanına gittim. Bu kamp işi sıkıcı olmaya başlamıştı. Aslına bakarsanız sabah babamla gayet iyi eğlenmiş, güzel vakitler geçirmiştik. Ta ki çakmağı unuttuğumu öğrenene kadar.
Sıkıntıdan kuru dallarla saçma sapan oynamaya başlamıştım. Ey sıkıntı! Sen nelere kadirsin!

Odunları dikerken boş düşünceler geçiyordu zihnimden. Aklımda birkaç gün önce izlediğim bir film vardı. Kızın başına kötü şeyler geleceği sırada kızın ateş gücü birden ortaya çıkıyordu. Kıkırdadım. Küçükken böyle çizgi filmleri çok severdim. Neden bilmem ama özellikle de ateş dikkatimi çekerdi.

Ateş elementi, bana göre elementlerin anası gibiydi.

Düşüncelere dalmışken dallar ve odunlarla oynamaya devam ediyordum. Kuru bir dalı daha dikmeye hazırlanıyordum ki dal birden alev aldı. Korkuyla nasıl yandığını bilmediğim dalı diğer dalların arasına fırlattım. Neler oluyordu böyle? O ateş nerden gelmişti? Elim nasıl yanmamıştı? Acaba o korkuyla acıyı hissetmemiş miydim?

Gözlerimi ovuşturdum. Ateş hâlâ yanıyordu. Bir anda yanan dal diğer dalları da tutuşturmaya başlamıştı. Elimi kalbime götürüp sakinleşmeye çalıştım. Fazla hızlı atan kalbimin beni dinlemeyeceğini anlayınca bu duruma mantıklı bir açıklama düşünmeye başladım. Neler olduğunu idrak etmeye, açıklama bulmaya çalışırken babamın şaşkın bakışları karşısında ne diyeceğimi bilemedim ve ardından öfkeyi gördüm gözlerinde.

"Bu ateş nasıl yandı?"

O kadar şaşkındım ki benden açıklama bekleyen babama hiçbir şey diyemedim. Gerçekten, nasıl yanmıştı? Cevap vermeyeceğimi fark eden babam daha sert bir ses tonu ile konuştu.

"Kızım sana diyorum. Benimle dalga mı geçiyorsun? Kaç saattir boşuna mı arıyordum ben o çakmağı?"

Babam beni tekrar azarlamaya başlamışken ben hâlâ ateşe bakıyor ve bir cevap arıyordum. Allah'ım, şizofren olamam değil mi?

"Baba... Ben... Gerçekten bilmiyorum. Birden yanıverdi."

Kaşlarını çattı. Davranışlarıma anlam veremiyor gibiydi. Haklıydı, ben de anlam veremiyordum. "Hâlâ çocuk gibi davranıyorsun. Nereye sakladıysan çıkar ver şu çakmağı."

Derin derin nefes alıp vererek yaşadığım şeyin şokunu üzerimden atmaya çalıştım. Titreyen ellerimi sıkıp kendime gelmek için uğraştım. "Dallarla oynuyordum. Anlayamadım, birden alev aldı." İçimdeki ses babamın, benim şizofren olduğumu düşüneceğini söylese de babam beni şaşırtmıştı. Beni dinledikten sonra yanıma oturmuş ve şaşırtıcı bir şekilde bana sıkıca sarılmıştı.

KAYIP ELEMENTLER | KİTAP OLDU! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin