61. Bölüm: "Savaşın arka perdesi."

364 30 46
                                    

**Omuzlarımdaki yük o kadar artmıştı ki, eziliyor, nefes alamıyordum.**

**İmkansız olduğunu bile bile bir şeyi ister miydiniz? Ben canımı verecek kadar çok istiyordum...**

Wiskor'un benimle aynı olan kahve rengi gözlerine baktım. O gözlerden bir sürü şey geçti. Belki de hayatı gözlerinin önünden geçti. Fakat benim gördüklerim; Dehşet, öfke, ve korkuydu. Dehşet'e düşmüştü. Böyle bir şeyin olacağını beklemediği kesindi. Öfkeliydi. Kaybettiği için öfkeliydi. Evet. Kaybetmişti. O an bilmiyordum ama tek kaybeden o değildi. Korkuyordu. Çünkü ölüyordu. Kalbine sapladığım hançer onun sonu olacaktı.

Gözlerinin içine bakarak hançeri çıkarttım. Sıcak kanı hançerime, elime gelmişti. Wiskor yere düşerken savaş tüm hızıyla devam ediyordu. Zero'ya yöneleceğim sırada birinin bana seslenmesiyle hızla o yöne döndüm. Bana doğru gelen bir kaya vardı. Sadece elimi kaldırıp o yöne uzattım. Kaya saliseler içerisin de toza dönüşmüştü. Layla bana sinirle bakıyordu. Zero'nun yaralanmasında onun suçu büyüktü. Kendimi o an da duygulardan arınmış gibi hissediyordum. Hiç bir duygum kalmamış gibiydi. Bir tek kalbimin derinliklerin de telaş vardı. Sadece telaş... Zero'nun ölmesinden korkuyordum ve acele etmeliydim. Layla'nın arkasına baktığım da askerlerin üzerime doğru geldiğini gördüm. Kulağımdaki kulaklıktan fısıldayarak emir verdim. "Herkes birbirini koruyup güçlü bir kalkan yapsın. Bir dakikanız var." Kimsenin cevap vermesini beklemeden kulaklığı yere atıp ayağımla ezdim. Bu saniyeden sonra olacaklar benim şuçum değildi.

Gözlerimin yanması artarken git gide karardırlarını biliyordum. Layla'ya son defa baktım. Bana bakıp gülümsüyordu. "Seni mahvedeceğim."

Güldü. "Benden önce sen mahvoldun." Dediğini umursamadan orta boyutta bir ateş topu attım. Onu anında yok etmişti. Fark edemediği şey o ateş topumu yok edeceği sırada küçük bir ateş kıvılcımını tam göğsünün ortasına getirmemdi. Gülerek göğsünün ortasındaki kıvılcıma baktım. Gözlerimi takip ederek nereye baktığımı gördüğünde oda başını eğmeyerek göğsüne baktı. Başını kaldırıp anlamayan bakışlarla bana baktı. Baktığı son yüz, benim yüzüm olacaktı. Kaldırdığım elimi sıktığım anda üzerime kanlar sıçradı. Wiskor'un büyüsü. Kıvılcım patlaması.

Hızla Zero'ya yönelecekken etrafımın askerle dolduğunu gördüm. Çoğalmışlar mıydı bana mı öyle geliyordu? Hepsi üzerime gelirken iyice gerilmeye başladım. Zero ölmek üzereydi. Bunlarla uğraşamazdım. "Yeter artık!" Elerim titremeye başlamışken diz üstü kendimi yere bıraktım. Dizlerim yere değdiği an ellerimden etrafa, büyük bir ateş dalgası yayıldı. Gözlerim çok acıyordu. Sadece ateş dalgası değil. Ellerimden kıvılcımlar çıkıyordu. Etrafıma bakındığım da kıvılcımların bazıları havaya karışmıştı. Hava da kırmızı ve siyah renkleri hakimdi. Etrafıma bakınmadan Zero'ya doğru koştum. Herkes ölmüştü. Ama o hayattaydı. Öyle olmalıydı.

Hızla Zero'nun yanına çöktüm. Sanki o an duygularım geri gelmişti. Gözlerim dolarken Zero'ya ilk yardım için sırt üstü yatırıyordum. "Ben geldim Zero. Ben gelim. Başardım. Kurtardım herkesi. Başardım Bir tanem." Başımı heyecanla kalp ritmini duymak için göğsüne yasladım. Kalbi atmıyordu.

Korku vücudumu ele geçirirken başımı göğsünden kaldırmadan elimi şah damarına koydum. Yedi ay boyunca bunun da eğitimini almıştık. Onu kurtarabilirdim. Şah damarının üzerinde olan parmağım da da ufacık bir baskı hissetmiyordum. Göğsünden başımı kaldırıp Zero'nun yüzüne bakarak başımı iki yana salladım. "Hayır..." Hayır... "Ölemezsin hayır!" Ellerimi Zero'nun göğsüne düzgünce koyup kalp masajı yapmaya başladım. Bir yanda ağlıyor, bir yan da kalp masajı yapıyordum. "Gidemezsin hayır! Beni bırakamazsın burada! Yaşamalısın... Benim için ölmemelisin..."

KAYIP ELEMENTLER | KİTAP OLDU! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin