66. Bölüm: "Mezar."

587 29 310
                                    


**Herkese karşı buz gibi soğuk duvarlarım vardı. O ise duvarlarımı tek bir kıvılcım ile yok ediyordu.**

**Hayat devam edecek. Ve o intikam isteyen kalbin bir gün istemeyerek aşkı tekrar tadacak.**

**Şimdi ruhunu al önüne. Bileklerindeki zincirlere bak. Acı çeken gözlerine bak. O ruh sana ait. O ruh'a uzan ve sıkıca sarıl. Benim sana sarıldığım gibi sarıl. Onu özgür bırakmanın zamanı geldi. Çünkü o çok acı çekti.**

**"Hayat seni fazlasıyla yendi. Onu yenme sırası sende. Anka kuşları küllerinden doğar ya, sen ise ateşinin kıvılcımlarından tekrar doğacaksın. O ateş harlandı ve kıvılcımlar seni bekliyor." **

Fısıltılarım sahibi beni uzaktaki duvara doğru normalin üzerin de bir hızla iterken fısıltıların sahibine bir şey çarptı. Ben hız yüzünden yere düşerken o ise mağaranın sol tarafındaki duvara çarptı. Sağ taraftan gelen şeyin kimden olduğuna baktığım da Çağrı'nın başını kaldırmış, elini bana doğru tuttuğunu gördüm. O yapmıştı. Hem de bu halde. Alay ile öfke karışımı bir ifade ile baktı duvardan yere düşen adama. "İşte o biraz sıkar."

Fısıltıların sahibi sinirle kalktı ayağa. Bir şeyleri anlayamıyormuş gibi duruyordu. "Bu... Nasıl olur?"

Çağrı'nın zincirleri birden mor renge dönüşüp parladığın da Çağrı sıktığı dişleri ile acıyla inledi. O zincirler gücünü kullandığın da canını acıtıyor olmalıydı. Parıldayan zincirler normale döndüğün de Çağrı nefes nefese başını kaldırdı. "Bir Merlon'lu, başka bir Merlon'ludan güç alır. İşte şimdi sonun geldi."

Dönüp olanlara baktığım da ablamın vampirlerle uğraştığını, Zafer'in de diğer kadınla ilgilendiğini gördüm. Başımı sola çevirdiğim de Fısıltıların sahibi gördüm. Ellerini kaldırdı ve bana ateş lazeri gönderdi. Ama ateşinin rengi kırmızı değildi. Siyahta değildi. Ateşinin rengi koyu mordu.

Kırmızı ateşim ile karşılık verirken güldüğünü duydum. "Beni yenemezsiniz aptal kız. Aldığım eğitimden haberin yok! Gücümden haberin yok! Normal bir ateşle beni yenmen imkansız."

Güldüm. "Öyle olsun." Ateş lazeri göndermeye devam ederken ellerimi biraz kendime doğru çekip nerden öğrendiğimi bilmediğim, yabancı bir dilde bir şeyler fısıldadım. Ellerimi geri iterken ateşimin siyaha dönüşmeye başladığını gördüm. Gözlerim yanıyordu. Yine o gözlere dönüşmüş olmalıydı. O kadar uzun süredir güçlerimi aktif kullanmıyordum ki bunu bile özlemiştim.

Ateşim Fısıltıların sahibine doğru gitmeye başlamadı. Onunki de bana yaklaşmıyordu. Benim siyah, onun mor ateşi birden birleşmeye ve küre oluşturmaya başladı. Biz güç verdikçe büyüyordu. Siyah ve mor renkleri dans eder gibi birbirlerine karışıyorlardı. Neler oluyordu?

"Bu da ne?" Diye sordu Fısıltıların sahibi.

Güldüm. "Bunu senin bilmen lazım." Bana öfkeyle baktı. Gözleri mor renk ile parladığın da ateşinin gücünü daha da arttırdı. Eh, benim de eksik bir yanım kalamaz tabiki. Ben de gücümü arttırdım. Ellerim içi yanıyordu. Çatlakların oluştuğunu hissediyordum.

"Abla! Kalkan!" Ablam vampirin tekinin omuzuna çıkmış, parmak uçlarından ateş lazeri çıkartarak vampirlerin kafasını kesiyordu. Bir vampirin daha başını kırıp arkadakilere de ateş topu gönderip bana döndü. Dediğimi anlayıp vampir düşerken sırtından atlayıp Çağrı'ya doğru koşmaya başladı.

Fısıltıların sahibi ne yaptığımı anladı. "Ah, hayır. Buna izin vermeyeceğim." Bir elimi ateş lazerinden çekip ablama çevirdiğin de gücümü arttırdım. Büyümeye devam eden küre ona doğru yaklaşınca tekrar ateş lazerine döndü. Göz ucu ile ablamın Çağrı'yı da içine alarak kalkan oluşturduğunu gördüm. Zafer'e baktığım da kadına gönderdiği ateş kıvılcımlarının yanın da bana gözünün ucu ile bakıp başını salladı.

KAYIP ELEMENTLER | KİTAP OLDU! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin