52. Bölüm: "İkimiz için yaşa..."

324 24 18
                                    



Beni sıkıca saran kolları durdu. Ellerini indirmedi ama daha sıkı sarılmadı da. Buz kesildi. "Buna daha fazla katlanmana gerek yok."

Derin, içli bir nefes verdiğini duydum. Oda kulağıma doğru fısıldadı. "Olmaz..."

Sinirlendim. "Neden?" Başını kulağımın olduğu hizadan kaldırıp saçlarımı bir öpücük kondurdu. Derin nefesler aldığını yavaşça inip kalkan göğsünden anlıyordum. Şu an başımın göğsüne yaslı olması da, bunu anlamamı kolaylaştırıyordu.

Tekrardan kulağıma doğru eğildi. "Burdan şu an kaçamam. Üzgünüm... Ama sana söz veriyorum; Bir gün burdan çıkacağım. Ve koşarak sana sarılacağım." Ses tonu daha mı etkileyici olmuştu ne? "Aynı, şu an ki gibi."

Sözleri ve ses tonu beni ne kadar etkilese de pes etmedim. Sırtımdaki ellerimden birini hafifçe bastırdım. "Seni burdan çıkartabilirim. Gücümle ortalığı yakıp yıkar ve burdan kurtulursun. Başka bir gezegene gideriz. Orda seni saklarım. Söz veriyorum kimse bula-"

"Sus." Sesi sertti. İlk defa böyleydi. Bana karşı hep nazik olan adam; şu an bana belki de kızıyordu. Neden kızıyordu? Onu kurtarmak istemem kötü bir şey değildi.

"Bana ümit verme. Yıllarca gelip birinin beni kurtarmasını bekledim ve kimse gelmedi. Kardeşim bile... Şimdi sen geldin. Ve ben buradan kurtulamayacağımı anladım. Buradan kaçamam. Gidersem; Seni alamam. Kardeşini burada mı bırakacaksın? Seni tanıyorum Kumsal. Onu bırakamazsın. Doğduğunda bile Kraliçeden daha çok ilgileniyordun. Sana bunu yapamam."

Buz gibi duran kolları beni sıkıca sardı. "Şimdi git." Gözlerimin dolduğunu hissettim. Benim için gitmemi istiyordu. O kendi hayatından zaten vazgeçmişti. Benim hayatımın kurtulmasını istiyordu. "Lütfen..."

Lisa'nın artık çıkmamı söyleyen sesini duyduğumda yapılacak hiç bir şeyin kalmadığını anlamıştım. Son defa tekrar ettim. "Emin misin? Seni kurtarabilirim."

"Sadece," derin bir nefes aldı. "İkimiz içinde yaşa..."

"Söz veriyorum," dedim en kararlı sesimle. "Seni ordan kurtarıcam."

Cevap vermedi. Geri çekilip yüzüme baktı. Yüzümü ellerinin arasına almıştı. Dolu gözlerle bana bakıyordu. Aramızdaki ufak mesafeyi kapatıp sağ yanağımdan öptü. Kalbimin yerinden neredeyse çıkacağını hissettim. Beni öpmüştü. İlk defa, beni öpmüştü. Özlemle yüzüne bakarken Lisa'dan duyduğum ikinci uyarısıyla yavaşça ondan çekilmeye başladım. Gözlerimiz, ve içlerindeki hüzün bir türlü ayrılmıyordu. Yavaşça çıktım o demir kapıdan. İkimizinde yüzünde buruk bir tebessüm vardı.

Kapının tekrar kapanma sesini duyduğumda bakışlarımı kapıya çevirdim. Son şansımızdı... Son şansıydı... Kaçabilirdi. Kendini o zindandan kurtarabilirdi. Ama yapmamıştı. Ben buradayım diye yapmamıştı. En kötü ihtimalle başka bir gezegene kaçabilirdi. Ama o ayda bir de olsa görüşebilme ihtimalimiz için yapmamıştı bunu. Biliyordum. Çünkü kızacağını bile bile zihnini tekrardan okumuştum.

"Haksızlık..." Gözlerinin içine bakarken birden suratı düşmüştü. Neden o burukta olsa olan gülümsemesi gitmitşi? Tekrar istiyordum. Gülsün istiyordum. Belkide sonsuza kadar. Benle gülümsesin istiyordum.

Lisa'nın sesini duydum. "Ney haksızlık?"

Bunu sesli mi söylemiştim? Ben sadece içimden geçirdiğimi sanıyordum oysaki. Bu sefer susmadım. Bu sefer içime atmadım ve kendim için değil, onun için konuştum. O. Nasıl ikimiz içinde yaşamamı istiyorsa. Ben de ikimiz için konuşacaktım. Madem o savunmuyordu, onun için, ikimiz için savunacaktım.

KAYIP ELEMENTLER | KİTAP OLDU! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin