65. Bölüm: "Ateşin Savaşı."

486 26 338
                                    



**Duygularım iki yıl önce O'nunla ölmüştü.**

**Kalbimin ne dediğinin önemi yoktu. Kalbim, ölümden başka bir şey getirmiyordu. Artık onu dinlemeyecektim. Güçlerim gibi, kalbim de lanetliydi.**

**Oraya ait değildim. Ait olduğum tek yer onun yanıydı ve o toprağın altındaydı. Ben artık hiç bir yere ait değildim.**

**Ateşin savaşın da, su buhar olur.**

"Benden kurtulamazsın."

Kendinden çok, sevdiğine zarar gelmesine korkabilir insan. Onun acı çekmesine dayanamaz bazen, acıyı kendi çekmeye razı olur. Buz tutmuş kalpler için bu aptallıktan başka bir şey değildir. Fakat bizim gibiler için ise buna yaşamak denir. Sevgi denir. Güven denir. Endişe denir. En çokta kendin için değil, sevdiğin için endişe denir. Göze almak denir. Onun için en kıymetlini, canını ortaya koymayı göze almak denir.

Evet acı çekersin, ever belki de haykıracak kadar acır bedenin. Ama ruhun mutludur. Ruhunun canı yanmıyordur. Çünkü sevdiğin iyidir, güvendedir.

Peki ya o sevilen kişi? Onun bedeni mutludur. Ruhu ise acı çeker. Sevdiğinin acı çeken bedeninin haykırışları, ruhunda yankı bulur. Bize olan da buydu işte. Her seferin de tekrar eden şey buydu. Annem kendi ölümünü, ailesinin, halkının ölümü ile burun burunayken bile beni korumuştu. Zero, benim için ölmüştü. Rana benim savaşım da can vermişti. Halkımdan biri, bağlılığı için, kayıp varis için canını hiçe saymıştı.Ben ne yapmıştım peki? Depresyona girmiş, günlerce kendime acı çektirmiştim. Şu an da aynı durumdaydık. Yaptığım bir hata yüzünden Damla'nın canı yanacaktı. Buna izin veremezdim.

Fısıltılar artarken tüm gücümle başımı kaldırıp Damla'ya baktım. Ateş topum ona çok yaklaşmıştı. Damla ise kalkan gücünü tüm bedenine değil, önün de toplamıştı. Kuzey kokuyla Damla'nın ismini haykırıp onu diğer kenara ittiğinde ateş topu benden emir almadan o yöne döndü. Damla'nın kalkanı yok oldu ve Kuzey ile yere düştü. Şimdi ikisin de canı yanacaktı.

"İyi izle." Dedi fısıltının sahibi.

"Hayır." Dedim sıktığım dişlerimin arasından. "Buna bir kere izin verdim. Bir daha vermeyeceğim."

Elimi Kuzey ve Damla'ya doğru uzatıp avucuma iğne gibi batan soğukluğu hissettim. Damla ve Kuzey'in hemen önün de kocaman buzdan kalın bir dalgayı andıran, uçları ateş topuma yönelik sivri bir duvar oluşmuştu. Buzdan oluşturduğum duvarı daha da güçlendirmeme fırsat kalmadan ateş topum buzdan duvara çarptı. Etrafa buzul parçalar sıçrarken ateş ve buzun birleşimi sayesinde etrafta büyük bir sis tabakası oluştu. Ateşim onlara çarptı mı, gücüm işe yaradı mı, onu bile bilmiyordum şu an.

Fısıltılar yok olurken derin bir nefes alıp ayağa kalktım. "Damla! Kuzey!" Neden ses vermiyorlardı? İçimdeki endişe büyürken gözlerim de aklımdan geçen şeyler yüzünden dolmaya başlamıştı. Titrek bir sesle tekrar bağırdım. "Damla! Kuzey! Cevap verin!" Sis bulutuna doğru bir adım atmıştımki ikisinin de gölgesini gördüm. Yavaşça geldiklerin de Kuzey'in elinin Damla'nın belinde, ona destek çıkarak yürüdüklerini gördüm. Damla'nın ise saçları dağılmış, yorgun gözüküyordu. Bana doğru gelirken ben de onlara koşup korkuyla baktım. "Ne oldu Damla'ya?"

Damla bitkince gülümsedi. "Bir şey yok. İyiyim."

Kuzey öfkeyle baktı Damla'ya. "İyi falan değilsin." Başını bana döndürdü. "Kalkan yaparken çok güç kaybetmiş. Dinlenmesi gerek." Başımı olumlu anlam da salladığım da arabaya doğru yürümeye başladık. Daha bir iki adım atmıştık ki Damla öksürmeye başladı. "İnatçısın kızım. İnatçı!" Diye söylendi Kuzey ve Damla'nın karşı koymalarını umursamadan boşta kalan elini dizlerinin arkasına koyup Damla'yı kucağına aldı.

KAYIP ELEMENTLER | KİTAP OLDU! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin