Ben Hera. Adımı Yunan tanrıçası Hera'dan alıyorum. Ona benzemem istenmiş, benziyorum.
Şu dünyada iki tür kadın vardır derdi annem. Hırsları için dünyayı yakanlar ya da aşkı için kendinden vazgeçenler. Ben hangisiydim? Gençlik duygularını enlerde yaşamış Hera mı? Yoksa dünyanın tüm pisliklerinden kurtulmak için hırslarına sarılan genç kadın mı? Soruların cevaplarını bilmiyorsunuz değil mi? Ben de bilmiyordum. En sonunda ikisi de olduğumu keşfedene kadar. Son baharın soğuk esintilerinin derimin altına işlediği o gecede keşfetmiştim kendimi. Deli dolu bir aşkı o zamanlar hiç tatmamıştım belki ama onun için, Lucas için göze alamayacağım şey yoktu. Hırslarımla dünyayı yakmamıştım belki ama bulunduğum konuma gelebilmek için harcamadığım kimse kalmamıştı. Arafta geziyordum belki de. Daha dramatik, daha teatraldim. Size kendimle ilgili söyleyebileceğim en net şey ise, asla iyi bir insan olmadığımdır. Ben, masum genç kızların masallarındaki prenses değildim, adımın hakkını veren bir kızdım. Ben Hera'ydım. Alevleri söndürüp donduracak kadar soğuk, buzları eritecek kadar cehennem ateşiyle doluydum. Beni az çok anladınız değil mi? Hadi o zaman, başlayalım.
Ben Lucas. Hayatımı bu şehre adadım. Morrison soyadını bu şehrin ikinci adı olması için ayakta tuttum.
İnsanların ne düşündüğü, ne gördüğü ya da ne yaptığı hiçbir zaman umurumda olmadı. Bir şeyi istemek ve alabilmek benim için hiç sorun değildi. En azından onunla karşılaşana kadar öyleydi. Hera Allen. Gördüğüm her kadından farklıydı. Hırslıydı, güzeldi ve korkusuzdu. Tıpkı benim gibiydi. Kendi yansımamı güzel bir beden ve kıvrak bir zekada görmek gibiydi. Daima buzlarla kaplı olan bakışları bana bu şehri bırakmayacağını, ondan alabilmem için onu ezip geçmem gerektiğini söylüyordu. Benim de amacım buydu. Yoluma çıkan herkesi ezip geçmek, yok etmek. Fakat hiçbir şey planladığım gibi gitmedi. Ne yazık ki, kaybetmekten korktuğum tek şey artık bu şehir değildi. O buz mavisi bakışlar bütün bildiklerime meydan okuyordu. Şimdi bir karar vermem lazımdı. Ya ona gidecektim ya bu şehir için onu yok edecektim. Onca yemin, onca söz ve vaat edilmiş onca güç, yapacağım seçimle yok olmak üzereydi. Bu hikayede iyilik bulmak istiyorsanız yanlış yerdesiniz. Benim hikayem yanlışlar üzerine kurulu bir çok gerçekten ibaret. Hazırsanız eğer, başlayalım.
Hera ve Lucas hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce onları nasıl bir gelecek bekliyor? Yorum bırakır ve yıldızlarsanız çok sevinirim. Kocaman öpüyorum. Yarın ilk bölümde görüşmek üzere!
Instagram da beni Redqueenreads olarak bulabilirsiniz! Aynı zamanda Gümüş Taht ile alakalı paylaşımlarımı da Busrabalcikkitaplari hesabında yapacağım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜMÜŞ TAHT (+18) KİTAP OLDU!
Romance*Karanlık Romantizm (FANTASTİK DEĞİL) *Enemies to Lovers *Ortak düşmana karşı birlik olma *Güçlü kadın karakter *Ters köşeler *Yetişkin İçerik Hera ve Lucas'ın yolları kesiştiğinde ikisinin de düşündüğü tek şey aralarındaki soğuk savaştı. Biri diğer...