Okuduğunuz tarihi buraya not etmeyi ve destek olmayı unutmayın canlarım. ♥️
(En alta bir not düştüm.
Okumadan geçmeyin lütfen. 🙏🏼)HERA
Başımı eğdim. Ellerim, az önce neredeyse öldürmek üzere olduğum adamın kanıyla kaplıydı. Kan. Kendimi bildim bileli içli dışlı olduğum o kelime. Bana kırmızının gücünü, yüceliğini ve ne kadar ürkütücü olabileceğini gösteren kelime.
Kan dökmek. Yaptığım en iyi şey.
Kan bağı. Bizi ailemize bağlayan en gerçek şey.
Güven. Bizi ipin ucunda yürüten en korkunç şey.
İhanet. Bana bir önceki cümlede söylediğim güven kelimesinin ne kadar da güvenilmez olduğunu gösteren en can acıtıcı şey.
Gözlerim, ellerimdeki kan kadar kırmızıya boyanmış gibiydi. Çünkü gözlerimin önünde kırmızı ışıklar yanıyordu.
Etrafımdaki çatışma seslerinin durduğunu ve beni arkaya doğru sürükleyen Lucas'ı fark ettiğimde az önce gelen adamlardan çoğunun ölmüş olduğunu ve sadece siyahi adamla o kadının, Sophia'nın hayatta kaldığını görebiliyordum.
Ne kadar süre böyle donup kalmıştım?
Zaman algıma ne olmuştu?
Gözlerimi kırpıştırıp başımı kaldırdım.
Lucas tam karşımda duruyordu. Bakışları sakindi ve sanki bana "her şey yoluna girecek" diyordu. Girmeyecekti. Hiçbir şey yoluna girmeyecekti.
Yüzümü buruşturup başımı inkarla iki yana salladım.
"Hera..." sesi kulaklarıma doldu. Bana bir adım yaklaştı.
Elimi kaldırdım. "Sakın."
"Beni itme."
Yüzüne baktım. Yalvarıyor gibiydi.
"Şimdi değil. Şu an değil. Onları içerideki pisliğin yanına bağlayın."
Harabeye dönmüş deponun çıkışına doğru yürüdüm. Lucas'ın elini kolumda hissedince gözüm döndü ve hızlıca dönüp elinden kurtuldum. Kolunu sırtına doğru kıvırdığımda Lucas hiçbir güç gösterisinde bulunmadı.
"Sana şu an değil dedim, Lucas. Düşünmem gerek."
"Yalnız başına buradan çıkabileceğini düşünüyorsan, beni tanımamışsın demektir."
Kan beynime sıçrarken burnumdan soludum.
"İnatçı götün tekisin."
"Sen çok mu farklısın?"
Kolunu bırakıp çıkışa yürüdüm. Sophia ve diğer adamı içeri taşıyan adamlarıma seslenmek için durduğumda Lucas tam yanımdaydı.
"Martin'i arayın. Ben gelene kadar buradan bir yere ayrılmasın, siz de öyle."
Tek ayağımın üzerinde dönüp yürümeye başladım. Lucas'da yanımda yürüyordu ama hiç konuşmuyorduk çünkü biliyordu ki konuşursam hiç iyi şeyler olmayacaktı ve bana edeceği tek kelime bile patlamama sebep olabilirdi.
Sakinleşene kadar, adam akıllı düşünme yetimi kazanana kadar yürüdüm. O da sessiz adımlarla bana eşlik etti. Bir ara Natalie ile telefonda konuştu ve ona birkaç talimat verdi.
Benim de telefonum üç dört defa çalmıştı ama bakma gereği duymamıştım. En sonunda tekrar çalınca elime alıp arayanlara baktım. İkisi Martin ikisi babamdandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜMÜŞ TAHT (+18) KİTAP OLDU!
Romance*Karanlık Romantizm (FANTASTİK DEĞİL) *Enemies to Lovers *Ortak düşmana karşı birlik olma *Güçlü kadın karakter *Ters köşeler *Yetişkin İçerik Hera ve Lucas'ın yolları kesiştiğinde ikisinin de düşündüğü tek şey aralarındaki soğuk savaştı. Biri diğer...