Selam canlar. Bölüm geldi!!
Okuduğunuz tarihi buraya not düşün!!
Lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyin. (200 oy sınırımız var. Oy sınırı geçilmedikçe yeni bölüm gelmeyecek. Cuma akşamına kadar geçilmezse bölüm diğer cumaya kalır)
Keyifli okumalar!
2. BÖLÜM – BİTTİ Mİ SANIYORSUN?
HERA
48 saat. Lucas'ı ofisinde öylece, şaşkın ve korku dolu gözlerle bırakıp gitmemin üstünden tam 48 saat geçmişti. Planlarım için yeterli bir süreydi.
Babamın ofisinde, her zamanki gibi deri koltuklarında otururken herkes söyleyeceklerimi bekliyordu.
"Bana tekrar bu daveti neden verdiğimizi hatırlatmak ister misin?"
Babamın yorgun sesi, tıpkı yüzü gibi bitkinlikle doluydu.
"Basit, Yulia'ya kafesimden çıktığını gösteren bir mesaj vereceğiz. Pusuda olduğunu biliyoruz. Açık verecek, mutlaka bir hata yapacak. Ses getiren şeyleri ne kadar sevdiğini geçmişte öğrenmiştik zaten." Derin bir nefes alarak arkama yaslandım. "Ayrıca yeni kazandığımız ihaleler için de bir kutlama, iyi niyet göstergesi olacak. San Francisco ve ona tırnaklarını geçirmek isteyen herkese de bir güç gösterisi yapacağız."
Martin koltukta öne doğru eğilerek diseklerini dizlerine dayadı. Alaycı bakışları benimkileri bulduğunda sırıttı.
"Lucas gibileri yani. Potansiyel tedarikçilere de mesaj vereceğiz."
Güldüm. "Aynen öyle. Ona özel bir davetiye gönderdik bile. Bu akşam mutlaka orada olacaktır. Bu fırsatı kaçırmayacağını biliyoruz."
Cass önündeki dosyaları alarak yerinden kalktı. Kahverengi saçları yüzünün etrafına dökülüyordu ve benim yüzümden geçirdiği uykusuz saatler, gözlerine yerleşen ölü bakışlarla kendini belli ediyordu.
"Akşamki davet için birkaç saat dinlenip sonra da hazırlanmaya başlayacağım," dedi esnerken. "Stephen, umarım senin için sakıncası yoktur. Tüm toplantılarını ve görüşmelerini akşam yüzünden erteledim. Yapacak işimiz yok."
Babam elini havaya doğru sallayıp omuz silkti.
"Özgürsün, Cassandra."
Babam eskisi gibi olmasa da sahip olduğu otorite ve ciddiyet onu asla terk etmiyordu. Bir şekilde odadaki yoğun baskınlığını, yıllarını bu işe vermiş bir adamın özgüvenini hissediyordunuz.
Cass bir şeyler mırıldanarak odadan çıkarken babam da ayağa kalktı.
"Herkes güzellik uykusuna yatıyor madem, ben de malikâneye gidiyorum. Akşam annenle birlikte geliriz."
Eğilip alnıma bir öpücük bıraktığında irkildim. Bu duruma alışmam çok daha uzun zaman alacaktı. Özellikle de temas gerektiren hareketlerde bulunduğunda. Martin, Lucas ve hatta Cass'in temasına bile alışıktım. Ne ironikti ki babamın alnıma bıraktığı bir öpücük, beni rahatsız edebiliyordu.
Düşüncelerimi bir kenara savuşturdum. Bunların sırası değildi.
"Tamam, görüşürüz."
Babam tıpkı Cass gibi sakin adımlarla odayı terk ettiğinde Martin koltuktan kalkıp yanıma oturdu.
"Anlat," derken bir kolunu koltuğun arkasına atmış, rahat bir tavırla yüzümü inceliyordu. Ne demek istediğini anlayarak ona doğru döndüm. Lucas'a yaptığım şey hakkında pek fazla konuşamamıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜMÜŞ TAHT (+18) KİTAP OLDU!
Romance*Karanlık Romantizm (FANTASTİK DEĞİL) *Enemies to Lovers *Ortak düşmana karşı birlik olma *Güçlü kadın karakter *Ters köşeler *Yetişkin İçerik Hera ve Lucas'ın yolları kesiştiğinde ikisinin de düşündüğü tek şey aralarındaki soğuk savaştı. Biri diğer...