"Özür dilerim."
Elimi karnımın üzerinde birleştirdiği ellerinin üzerine götürdüm. Elinin üzerine elimi koymamla sesli bir soluk verdi. Ellerini çözüp kollarının arasından çıktım.
Bir adım öne giderek durdum. Gözümden akan yaşları hızlıca silip omzumun üstünden ona baktım. Çatılan kaşlarının altındaki titreyen ıslak kirpikleri ve kızaran gözleriyle bana bakıyordu. Benim ona bakmamla hemen gözlerini kapattı. Bakışlarımı yumruk yaptığı ellerine indirdim. Sinirliydi hem kendine hemde ağladığı omzumu ondan çalan bana.
"Ailen için üzgünüm," diyebildim sadece.
Çatılan kaşları sesimi duymasıyla yumuşadı. Gözlerini açıp bana baktığı sırada kafamı önüme çevirip yürümeye başladım. Hâlâ titreyen dizlerimle merdivenin basamaklarını inip bahçe kapısına yöneldim. Temiz hava almam ve kendime gelmem gerekiyordu.
Serhat kim ki ben onun bir lafıyla üzülüyordum? Kapının koluna elimi koymamla elimin üzerine başka bir el değdi. Kafamı kaldırıp elin sahibine baktım. Babaannem dudaklarına yerleştirdiği acı tebessümle bana bakıyordu.
"Gidiyor musun yoksa?" diye sordu.
Boğazımı temizleyip yutkundum. "Hayır. Sadece hava almam gerekiyor,"dedim.
Elimi sıkıca tuttu. "Gel benimle," dedi kolumdan çekiştirirken. Mutfağa girdiğimiz de iki tane birisi yaşlı diğeri genç iki kadın ellerini önlerinde bağlayıp kafalarını eğdiler. Onların bu hallerine şaşırmıştım. Biraz fazla gelmişti açıkçası.
Mutfağın bahçeye çıkan kapısından dışarıya çıktık. Ben temiz havayı içime çekerken babaannem beni çardağa doğru ilerletiyordu. Evin arka bahçesi gerçekten mükemmeldi. Heryer de çiçekler ve ağaçlar vardı. Akşam olmasına rağmen bu kadar güzelse kim bilir gündüz nasıldır?
Babaannem çardağın içerisinde ki sedire otururken elimi bıraktı. Bende yanına oturup etrafı izlemeye devam ettim. "Çok güzel değil mi?"
Kafamı çevirip babaanneme baktım. "Evet çok güzel," dedim memnuniyetle. Babaannem güllere bakarak tebessüm ediyordu.
"Gülşah'ımın evi burası. Bu bahçede onun eseri. Çok severdi çiçekleri. Serhat bahçenin bakımıyla bizzat kendi ilgilenir. Annesinden geriye kalan herşeye gözü gibi bakıyor,"dedi.
" Gülşah - "
" Serhat'ın annesi benim de kızım. Babasının adı da Yusuf'tu,"dedi iç çekerek.
" Babaanne anlamadığım bir şey var. Nasıl oluyor da Serhat'ın soyadı bizimle aynı oluyor? Eniştemin soyadını alması gerekmez miydi? " diye sordum.
"Ne zaman farkına varacaksın diye bekliyordum bende," dedi gülümseyerek.
"Okadar şey yaşayınca yeni farkına vardım," dedim.
"Yusuf, babanın en yakın dostuydu. Bizimde büyük amcamızın torunuydu. Bakma buraya üç beş kişi geldik ama bizimle aynı soyadı ve kanı taşıyan yüzlerce Çağlı var. Yusuf, bizim eve gele gide gönlünü Gülşah'a kaptırmış ama babandan çekindiği için bunu dile getirememiş öyle yıllarca uzaktan uzağa sevmiş. Dağdelen ile karşılıklı kız alıp vermeye karar verdiğimiz de baban evlenmeyi red etti. Meğerse baban da Yusuf'un kardeşini yani anneni seviyormuş. Eğer önceden haberimiz olsaydı olaylar bu raddeye gelmezdi. Ama ne baban ne de Yusuf düğün gününe kadar birbirlerinin kızkardeşlerini sevdiklerini söylemediler. Baban 'Ben Dağdelen' lerin kızını almam' diyordu ama nedenini söylemiyordu. Bizde nikahta keramet vardır evlenince seversin dedik babanı evlenmeye zorladık. Baban düğün günü annen Dila ile kaçtı. Halan da babanın kaçıp gitmesiyle evlenmek istemedi Celal'le,"dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİLEK KOKUSU +18
ChickLit"Yapma." Sesimin titremesini istemesem de kollarının kıskacında ki bedenim tıpkı sesim gibi titriyordu. Göz kapaklarımı sımsıkı birbirine bastırsam da burnundan verdiği nefesi yüzüme çarptığın da öfkelendiğini anlamıştım. Çıplak sırtımın değdiği duv...